Bizimle iletişime geçin

Editörün Seçtikleri

Azad Zal Yazdı: Kürt Edebiyatı Tarihine Analitik Bir Bakış

Kürt yazılı edebiyatı IX. Yüzyıldan itibaren gelişmesine rağmen, Kürt sözlü edebiyatı, hep revaçta olup önemli bir öğe olarak süre gelmiştir. Anadolu, Önasya, Ortadoğu, Hindistan ve Güney Asya’ya kadar yayılan mitolojik öğeler ile halk destanlarının ana kaynağı olan Zagros ve Kuzey Mezopotamya’daki yerleşik yaşamın ürünü olan destan, hikâye ve masalların hemen hemen bütün öğelerini içinde barındıran Kürt sözlü edebiyatı bilinen tarihten çok daha öncelere dayanmaktadır

Kürtçede, “edebiyat” ya da “literatür” kavramlarını karşılayan “wêje” kavramıdır. Kürtçe’nin kaynak dillerinden biri olan Avesta Dili’nde “vâc”, Kürtçe’nin Kirmanckî (Zazakî) lehçesinde “vace”, Aşağı Kurmanci diye adlandırılan Sorani lehçesinde “wişe” Yukarı Kurmanci diye adlandırılan Kurmanci lehçesinde “bêje” yani “söz, kelime” [ing; word, phrase] anlamını vermektedir.

Toplumlar, halklar veya uluslar kendi etkinlik veya çalışma alanlarını adlandırırken elbette ki yaşam koşullarından yola çıkarlar. Dolayısıyla, Araplarda “bir yaşam tarzının dizaynı ile ilgili” iken, Fransızlarda, “yazı ve harfler, yazılı sembollerle ilgili”dir. Kürtlerde ise “söze, dil ile sarf edilen ses birimleri ile ilgili”dir.

Eğer söz konusu olan “Kürt Edebiyatı”ise, daha çok “söz”, “söze ilişkin”, “sözün özü”ne dayalı bir derinliğe, analitik çalışmalara dikkat çekmek gerekir. Bundan dolayıdır ki, “sözlü edebiyat”, “dengbêjlik geleneği”, “sözlü halk edebiyatı”, “folklorik, edebi, kültürel, eğitim ve dil” güçlü ve yaygın bir şekilde kullanıla gelmiştir. Kürt yazılı edebiyatı da öncelikli olarak bu sözlü edebiyata dayanmış ve ondan beslenmiştir.

Firdewsi’nin (940 – 1020, Tus-İran) dünyaca ünlü şaheseri “Şahname”si bu sözlü edebiyatın derlenip, toparlanıp, nazım haline gelmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Şahname’nin ana kaynağı olan destanların hâlâ Kürdistan, İran ve Ortadoğu’da söylendiği bilinmektedir. Ondan bir yüzyıl kadar sonra annesi Kürt olan Nîzamîyê Gencewî (1141 – 1209, Gence – İran) “Pênc Gence-Hamse” (Beş Hazine – Beşleme)sini aynı geleneğe dayalı olarak, sözlü gelenekten beslenerek yazmıştır. Aynı şekilde; Kürt Şair ve Filozof Ehmedê Xanî’nin (1650 – 1707, Hakkâri-Doğu Beyazit – Kürdistan) ünlü eseri “Mem-û Zîn”in temel kaynağının “Memê Alan” adlı en eski Kürt Destanı’ndan beslendiğini hatırlatmak gerekir.

Edebiyat Dil İlişkisi

Kürt dili, eski Mezopotamya ve Ortadoğu’da yaşayan, maalesef şimdi yok olan birçok dilin kaynağından beslenen, gelişen, yayılan ve güçlenen, kimi dilbilimci ve araştırmacılarına göre dört, bazılarına göre ise sekiz lehçesi olan, Ortadoğu’nun dördüncü büyük dilidir. Bir kısım dilbilimci ve araştırmacı da, Kürtçenin bir “dil grubu” olup, söz konusu bazı lehçelerin de, “dil vasfında” olduğunu değerlendirmektedir. Dilbilim dünyasında Kürt dili tartışıladursun, kanımca kimi tartışmalarda, önemli olan Kürtlerin kendilerini nasıl hissettiği ve dillerini nasıl değerlendirdikleridir.

Kürtlerin çoğunluğu polemiklerden uzak, kendi gerçekliklerinin, dil ve dilin lehçelerine ilişkin gerçekliğin farkındadırlar. Bir dil ve dile ilişkin gelişmeleri, dilin bilimsel gerçekliği, güncel, siyasi gelişmeler üzerinden değerlendirmenin bir anlamı yoktur.

Kürt Edebiyat Tarihçisi ve Araştırmacısı Dr. Marûf Xeznedar (1930 – 2010, Erbil), “Mêjûyî Edebî Kurdî” (Kürt Edebiyat Tarihi) adlı yedi ciltlik eserinde, Kürt Dili’ni lehçeleri ile birlikte vermektedir. Kürt Dili’ni 3 ana lehçe olan Kurmanci, Goranî-Zazakî, Lurri olarak ayırmaktadır. Her bir ana lehçeyi de çeşitli alt lehçelere ayırmaktadır. Kurmanci’yi; Yukarı Kurmancça (Bayezidi, Hekari, Botani, Aştiyi, Badinani) ile Aşağı Kurmancça (Sorani, Mukriyani, Erdelani, Silêmanî, Germiyani/Kerkuki) diye 2 kola ayırmaktadır. Gorani/Zazaki’yi, Gorani (Hewramani, Zengneyi, Kakeyi/Maço, Bacelani), Zazaki olarak 2 kola ayırmaktadır. Lurri (Feyli, Kermanşani, Bextiyari, Leki, Kelhori, Mamesani)

Kürt Edebiyatının tarihçesi

Kürt yazılı edebiyatı IX. Yüzyıldan itibaren gelişmesine rağmen, Kürt sözlü edebiyatı, hep revaçta olup önemli bir öğe olarak süre gelmiştir. Anadolu, Önasya, Ortadoğu, Hindistan ve Güney Asya’ya kadar yayılan mitolojik öğeler ile halk destanlarının ana kaynağı olan Zagros ve Kuzey Mezopotamya’daki yerleşik yaşamın ürünü olan destan, hikâye ve masalların hemen hemen bütün öğelerini içinde barındıran Kürt sözlü edebiyatı bilinen tarihten çok daha öncelere dayanmaktadır.

Sözlü Kürt Edebiyatı içerisinde Memê Alan Destanı’nı özellikle anmak gerekir.

Ehmedê Xanî bu destanı olağanüstü, insanüstü öğelerinden arındırarak, aynı özle “Mem-û Zîn” adıyla yazılı edebiyat örneğine dönüştürüyor.

Bunun dışında, Siyabend û Xecê Destanı, Zembilfiroş Destanı ve onlarca destan sözlü gelenek ile nesilden nesile aktarılmıştır. Anılan destanlar yazıya geçirildikten sonra edebiyata kaynaklık etmişler.

Kürt Halk Masallarında Gizem ve simge

Gizem ve simge kategorileri

Doğa simgeleri

Çarpıcı doğa olayları: Tufan, Newroz, deprem, yanardağlar, meteor vs.

Canlı yaşamdan örnekler: Kurt ve tilki, aslan ve dişi aslan, ceylan, kaplumbağa ve tavşan, eşek, güvercin, kınalı keklik, uğur böceği, yılan, balık, horoz ve tavuk vb.

Toplumsal motifler

Yas ve şenlik: Festival, düğün, şenlik, doğum, yeni yıl, yas, ölüm vs.

Savaş ile ilgili toplumsal olaylar: Demirci Kawa’nın ayaklanması ve Newroz isyanı, Spartaküs isyanı, Wilhelm Wallace direnişi ve İskoç halkının isyanı, Ristemê Zal, Mîrza, Mîrze Miheme, Dimdim Kalesi direnişi, Şeyh Said isyanı vs.

Din ile ilgili toplumsal olaylar: İbrahim Peygamber ve Nemrut, Musa Peygamber ve Firavun, Hz. Süleyman ile Sara, Yusuf ile Züleyha, Hasan Sabbah ve Melikşah vb.

Bilinci etkileyen toplumsal olaylar: Yedi gün yedi gece, üç gün üç gece, kırk gün kırk gece, cin ve peri, kurt ile tilkinin düğünü, peri, cadı, ejderha, Anka kuşu vb.

Gizem ve simgelerin yorumlanması

Kürdistan’ın her tarafında bu hikâye ve türevleri söyleniyor. Söylem ve olay örgüsünde ufak ufak farklılıklar olsa da, özünde aynıdır. Adlandırma ve ağızda çeşitlilik görünse de, esasta toplumun temel karakteristiğini bu hikâye ve masallarda okumak mümkündür. Söz konusu hikâyelerde bulunan ortak özelliklere değinilebilir:

• Hebû tune bû (Bir varmış, bir yokmuş): Eski bir söylemdir ve kökü itibari ile toplumun gizemlerini, işaretlerini, toplumsal yaşamını içerir. Sosyolojik açıdan baktığımızda, bu söylemin, felsefi kökeninde, Zervanizm ve Zerdüşt inancından önce gelen animizm olduğunu görürüz. Aryan halklarının tümünde bu söylemi görmek mümkündür. Felsefi bir kavram olarak anlamı ‘varlık ile yokluk arasında’ şeklindedir. Bugün, İngilizce’deki ‘zero’ kelimesi etimolojik olarak ‘zervan’dan geliyor. Varlık ve yokluk arası sıfır olunca, temel oluşuyor. ‘Zero’ da sıfır demek. Zervanizm inancında yaratıcının adı Zervan’dır. Tanrısal Zervan’ın evrensel ve özel anlamı, zamanı tasarlayan demektir. Kök itibari ile de yokluktan yani sıfırdan (zero) gelir. Zervan cinsiyetsizdir. Her iki cinsiyeti de barındırır ve toplumsal normda pro-ikiz olarak kabul edilebiliyor. Ya da her iki cinsi de barındıran bir esas. Bu zaten doğal gelişen bir çelişkidir. Zervanizm inancına göre, her şeyden önce güneş vardı. Güneşin ışınları iyi ve kötüyü gösteriyor. Kötüden kasıt “yer”dir, “kara”dır. Zervanizm’den Zerdeştlüğe geçen tüm inanç ve bilinç etkileri, bugün Êzîdîlik, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’te var. Melekler ateşten var olduklarından dolayı temizler, kötülük hiçbir şekilde onlara bulaşamaz. Yine bu inanca göre cin ve periler de ateşten doğmuş. Ancak insan, topraktan yaratılmış. İnsandaki kötülük bundandır.

İki âlem var, biri ins, öbürü cin. İkililik, ikiz olma hali ve doğa çelişkisi buradan ileri geliyor. Zervanizm’de bu ikililik başlangıçtır. Zervan, zaman ve evrenin başlangıcıdır. Toplumsal belleğin derinliği buradan geliyor.

Masal, hikâye ve halk destanlarında, ortak bir alt yapıya sahip olan farklı kalıp ve kelimeler/kavramlar var. Örneğin Ristemê Zal, düşmanlarla savaşmak için güç dilediğinde “Ez bi Xwedanê şev û rojan bikim…” (Gece ve gündüzün sahibi adına kalkabileyim…) der.

Mar/ Ziya / Marê Reş (Yılan/ejderha/karayılan):

Yılana biçilen anlam, toplumsal bilinç tarihinin iki kaynağında gizlidir. Biri anaerkil çağdır, öbürü ataerkil dönemdir. Anaerkil çağdan kalma hikâye ve destanlarda gizem ve simgelere olumlu anlamlar yüklenilirken, ataerkil çağa ait hikâye, masal ve destanlarda yılan düşman olarak görülür, kötülüğün sembolü olur. Kürt hikâyelerinde yılan/ejderha/karayılan olumlu, iyi bir simge ve motif olarak görülür. Ayrıca hastaları iyileştirdiğinden, en uzun ömürlü ve ihtiyar yılanlar derman olur. Şu an da eczacılık, birbirine dolanan iki yılan ile sembolize edilmesinin temel kaynağı bu eski kültüre dayanmaktadır.

Kürdistan’ın bütün bölgelerinde her ailede bir karayılan olur. Karayılan evin bir nevi hükümranı gibi görülür. Yani çocukları büyüyüp birbirinden ayrıldığında, karayılan hangi oğlun evinde görülürse, evin sahibi o olur. O ev büyük ev gibi görülür. Karayılan, evin hükümranlığını simgeler ve kutlu bir anlama sahip olur. Ona karşı kimse sesini çıkarmaz. Kimse de onu alakadar etmez.

Bu, anaerkil çağdan gelen bir şeydir. Neolitik çağda ve önceki zamanlarda anaerkilliğin simgesi yılandır. Karayılan kadının sevdalısıdır. Halen de, yılanın kimi kadınları takip edip ayrılmadığı olaylardan söz edilir. Örneğin “Helmo”nun hikâyesinde özellikle de Farqîn bölgesinde bu, gerçek hayatta yaşanan bir olgudur.

Kökü Kürdistan dağlarına dayanan birçok gerçek hikâyede kadın savaşçılar ile yılanlar arasındaki benzerlikler vurgulanır. Tek tanrılı dinlerde ise yılan düşmanlığı söz konusudur. Tanrı, Âdem ile Havva’yı cennetine gönderdiğinde, elma ağacından/buğdaydan yememelerini söyler. O zaman cennetin bekçisi, Rıdvan adındaki yılandır. İblis gelip cennete girmek ister. Yılan onu dilinin altına saklayarak, gizlice cennete sokar. İblis de gidip Havva’yı kandırır, ardından Havva da Âdem’i yasak meyveden/buğdaydan yemeye ikna eder. Bu olayın ardından tanrı onlara şöyle der: “Sizin her iki neslinizi birbirine öyle düşman yaparım ki bu yeryüzünde oldukları müddetçe birbirlerine düşman kalırlar. Nerede birbirlerine rastlasalar birbirlerini öldürürler.” O andan itibaren yılan ve insan birbirinin düşmanı oldu. Bu, toplum algısına da bu şekilde yerleşti. “Tûleyê maran bê jehrî nabin! (Yılanın yavrusu zehirsiz olmaz!)” (Kürt Atasözü) sözü de bu algıdan kaynaklıdır.

Yılanın kutsallığı, toplum algısı ve bilincinde oldukça eski bir geçmişe sahip olduğu için, toplum tarafından ve özellikle de Kürt toplumunda bu algı bugüne kadar korunmuş. Karayılan (Marê reş), bir gizem ve sır gibi Kürt halkının bilincinde kutsal bir yere sahiptir.

• Pîrebok (Cadı): Aryanî toplulukların tahayyülünde, hayal tasarısında cadılık vardır. Kürtlerdeki karşılığı cin ve peridir. Kürt toplumunda farklı isimlerle tanımlanmaktadır. Hatta 19 farklı isimle adlandırıldığı bilinmektedir. Her ne kadar farklı adlandırmalar yapılsa da tahayyül edilen şey aynıdır. İrlanda dilinde ‘Bean Sidhe’, İskoç dilinde ‘Ban Sith’ (perilerin annesi), Galler dilinde ‘Gwrachy Rhibyn’ (Rhibyn’in cadısı), İngilizce’de ise ‘Banshee’ olarak adlandırılmaktadır. Tahayyül edilen tüm Aryani dillerde birbirine benzemektedir. Örnek olarak, bazen biri ölmeden önce sesiyle onu haberdar ediyor (Kürdistan’da guguk kuşu ve baykuş uğursuzluğunu bu algıdan alıyor); bazen hamile kadınları korkutmak için yaşlı bir kadın şekline bürünüyor ve çocukları kaçırıyor; bazen evlerde bir hayalet gibi beliriyor; bazen de insanlara tutsak düşerek, zenginlerin evinde hizmetçi oluyor.

Bu tasarlayış İzlanda’dan Kürdistan’a, hatta Hindistan’a kadar tüm Aryanî toplumlarda var. Hepsindeki ortak özellik, asilzade ailelerde görülmeleridir. Bir diğer özelliği ise kadın olmalarıdır. Bu algılayış temelini Lilith’ten alıyor. Lilith başkaldıran asi bir kadındır.

Günümüzde de Kürtler arasında, “Çocuk Ay’a tutuldu/tutundu” diye bir inanış vardır. Çocuklar gece Ondörtlük Ay’a baktıkları zaman, ebeveynleri onlara, “Oğlum/kızım Ay’a bakma, Ay’a tutulursun!” der. Çocuklar, Ay’a tutulduğunda ise, alnına is sürülür ve hilâl şeklinde kurşun yapılıp onlara takılır ki iyileşsin. Bu inanışların hepsinin temeli bu algılayıştan, tasarlayıştan geliyor.

•Şev û roj, sê şev û sê roj, heft şev û heft roj, çil şev û çil roj (Gece gündüz, üç gece ve üç gün, yedi gece ve yedi gün, kırk gece ve kırk gün): Toplumsal tahayyül/tasarlayışta sayılar oldukça önemlidir. Bir, üç, yedi ve kırk gibi değişik rakamlar belirtilir.

Xezal, kevok (Ceylan, güvercin): Algıda ceylan, kadındır. Toplumsal düşüncede dişil cins algısıdır. Boğanın güç ve iktidar işareti olması gibi; ceylan da güzellik, zarafet ve özgürlük işaretidir. İstisnasız bütün geleneksel masal ve hikâyelerde bu algıyı yansıtır. Ceylan ise, özgürdür; özgür veya genç kız ise, ceylan şekline bürünür ve tarlada, dağda özgürce dolaşır, hiç bir avcı onu yakalayamaz. Kadına dönüştüğünde, artık onun gizemi de ortadan kalkıyor.

Güvercin de ise, toplumsal algıda kadın gibi tasarlanır. O da kanatlarıyla gökyüzünde özgürdür ve nerede bir güzel bağ ve bahçe, renkli gül ve gül bahçesi varsa orada ve berrak sularda gezer. Peri, güvercin rengiyle tahayyül edilir, tasarlanır ki postunu çıkardığında güzel bir kız olur. Postları onlardan çalındığında ise, köle haline geliyorlar ve gizemleri kayboluyor. Güvercinimiz, masalın kahramanı tarafından yakalanıyor ve artık gizemi ortadan kalkıyor. ‘Güvercin’ olduğu müddetçe ‘altın taht’ın (textê zêrîn) sahibidir, fakat bir kez yakalandığında ise, artık onun payına düşen ‘ağaçtan taht’ (textê darîn) yani kafestir.

  • Yazılı Kürt Edebiyatı
  • Yazılı Kürt Edebiyatı çeşitli dönemlere ayrılabilir.
  • I. Dönem (Başlangıçtan 14. Yüzyıla Kadar)
  • II. Dönem (14. – 18. Yüzyıl)
  • III. Dönem (19. Yüzyılın Birinci Yarısı / 1801 – 1850)
  • IV. Dönem (19. Yüzyılın İkinci Yarısı / 1851 – 1914)
  • V. Dönem (İki Dünya Savaşı arası / 1914 – 1945)
  • VI. Dönem (1945 – 1975)
  • VII. Dönem (1975 – 1980)
  • VIII. Dönem (1980 – 1990)
  • IX. Dönem (1990 – 2000)
  • X. Dönem (2000 – 2010)
  • XI. Dönem (2010 Sonrası)
  • Kürt Yazılı edebiyatı, toplumsal, siyasi, kültürel, çevresel ve dini/mezhepsel kişi, olay, olgu ve savaşların yarattığı etkilerle gelişim seyri izlemiştir. Her dönemin belirgin özelliği, dönemi temsil eden edebi şahsiyetler ve eserlerin niteliği ile belirlenmiştir.
  • Sözlü edebiyat geleneğine dayalı olarak gelişen yazılı edebiyatın yanı sıra dinsel ve inançsal geleneğe dayalı olarak kutsal metinler de Kürt Edebiyatının önemli kaynakları olarak değerlendirilebilir. İlk edebi yazılı metinlerin “Yarsani” mezhebi kaynaklı olduğu kabul edilmektedir. MÖ 5-6. Yüzyıllarda ruhban sınıfı olarak bilinen “Magiler” aynı zamanda edebi bir nitelik taşıyan yazılı ve sözlü eserler üretmişlerdir. Zerdüştlüğün kutsal metinleri, Êzdîliğin kutsal kitapları, Yarsaniler, Kakeiler, Aleviler, Kürt Şii Mezhebi “Magi” dinsel, kültürel ve edebiyat geleneğine dayalı olan, içinde direniş ve başkaldırı geleneğini de barındıran edebi eserler üretilmişlerdir.
  • Kürt Yazılı Edebiyatı tarihinin başlangıcı Baba Tahirê Uryan (937-1010) ile başlatılabilir. Baba Tahir Üryan bir Yarêsan (Ahle Haq – Taife-i San ) şairidir. Şiirlerini Kürtçenin Lor (Lûrî, Lorî – Goranî) lehçesinde, diyalektiğinde yazmıştır. Bazı şiirleri Yarêsanların kutsal kitabı da denen “Serencam”da yer almıştır. Doğum-vefat tarihleri tartışmalıdır ama 10. yy sonu ile 11. yy başı arasında (937–1010) yaşadığı bilinmektedir. Kürt şair, Filozof ve Ehl-i Haq (Tasavvuf) (Yarsan, Yaresani, Taife-i San) inancında bir ruhani, bir velidir. Türbesi Hemedan’da kendi adıyla anılan bir tepede bulunmaktadır.
  • Aynı zamanda Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu’daki halklara karşı, etnik hâkimiyet, kültürel egemenlik ve dilsel asimilasyon sisteminin kavramlaştırma yönünü dile getiren Baba Tahirê Uryan’ın;
  • “Emseytu kurdiyyen, esbehtû erebiyyen!” (Kürt olarak uyudum, Arap olarak uyandım) sözü çok önemlidir.
  • Kürt Edebiyatında Ezdîler
  • Kürt Edebiyatında birçok Ezdî yazar ve şair anadilleri Kürtçede önemli eserlere ve kendi alanlarında ilklere imza atmıştır. Dikkat çekici olan ise, Kürt Edebiyatının bu önemli kişiliklerinin Kafkaslardan çıkmasıdır. Ancak bölgenin özgün koşulları, Kafkasya’daki Ezdî yazarların, öteki bölgelerde yaşayan Kürt Edebiyatçılarla iletişim kurmasına uzun süre engel olmuştur.
  • Kafkaslardaki Ezdîler edebiyat ve dil çalışmalarının yanı sıra Leningrad’da ilk Kürdoloji kurumunun açılmasına ve ilk Kürtçe romanının yazılmasına öncülük etmişlerdir. Ancak ağır koşullar altında büyük emekler harcanarak meydana getirilen yapıtlar Kürt dili üstündeki yoğun baskılar nedeniyle geniş kitlelere ulaşamamıştır. Bu yapıtları incelediğimizde Ezdî Kürt aydın ve yazarlarının yarattığı hazinelerin Kafkasya’da saklı kaldığını görüyoruz.
  • Kaynakça
  • • Feqî Hüseyin Sağnıç, Kürt Edebiyat Tarihi
  • • Mehmed Uzun, Kürt Edebiyatı Antolojisi
  • • Mêjûyî Edebî Kurdî -Kürt Edebiyat Tarihi- Dr. Marûf Xeznedar, 2. Baskı, Aras Yayınları, 2010 – Erbil/Hewlêr
  • • W Dergisi, Diyarbakır Kürt Enstitüsü
  • • http://www.renasxendeki.wordpress.com
  • • Yazar Tosinê Reşîd’in arşivi.
  • • J&J Yayınları Arşivi
  • • http://www.amidakurd. net, Bingeha Veguherînên Civakî Û Hêza Wêjeyê

Kaynak: Nehir Düşleri



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Editörün Seçtikleri Haberler