Ankara Kadın Platformu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Büro Emekçileri Sendikası (BES) Ankara Şubede basın toplantısı düzenledi. Platformdan çok sayıda kadının katıldığı toplantı salonuna “Ayrımcılığa, yoksulluğa, erkek ve devlet şiddetine karşı özgürlüğümüz için isyandayız” yazılı pankart asıldı. Açıklama metnini platform adına Esma Çağlak okudu.
‘Kadınlara yönelik saldırıların faili devlettir’
Esma, 129 kadın emekçinin 1908’de New York’ta bir fabrikada katledilmesini hatırlatarak, mücadelelerini isyan tarihine yazdıran kadın emekçilerin direnişinin bugün tüm dünya kadınlarına ilham olduğunu ifade etti. Yaşamlarını çalmak isteyenlere karşı “Buradayız” diyen Esma, “Bugün ülkemizde de AKP iktidarı; kadın düşmanı politikalarıyla yüzyılları aşan mücadelemizle elde ettiğimiz kazanımlarımıza saldırıyor, haklarımızı gasp ediyor, erkekleri cesaretlendiren cinsiyetçi söylemlerde bulunuyor. Bu ülkede her gün en az üç kadının en temel haklarından biri olan yaşam hakkı erkekler tarafından ellerinden alınıyor. Peki, kadınlar katledilirken, AKP ne yapıyor?” diye sordu.
Erkek yargının kadına yönelik her türlü şiddetin önlenebilmesi için bütün mekanizmalarıyla mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Esra, İpek Er’e tecavüz ederek yaşamını yitirmesine neden olan Uzman Çavuş Musa Orhan’ı hatırlattı. Esma, Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümünden birincil derecede şüpheli olan AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın vekilliğinin devam ettiğine işaret etti. Esma, şöyle devam etti: “Ancak Melek İpek gibi hayatını savunan, ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlar haksız ve hukuksuzca cezalandırılıyor! Kadın cinayetlerindeyse cezasızlık adeta bir kural haline getirildi. Devlet, bir yandan cezasızlık ile faillere cesaret verirken diğer yandan koruma kararlarını yerine getirmeyerek, kadına şiddet konusunda önlem almayarak, 6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça saldırarak kadınları savunmasız bırakmaya çalışıyor, bu da yetmez gibi fetvalarla kadınların hayatı kuşatılıyor. İşte bu yüzden diyoruz ki kadın cinayetlerinin ve kadınlara yönelik saldırıların faili devlettir! Biz kadınlar biliyoruz ki eşit ve özgür bir yaşam mücadelemiz devletin erkek egemen hukukuna ve yasalarına sığmaz! Bu yüzden dünyayı yerinden oynatacak cesaretimizle, eşit ve özgür bir yaşamı kurma kararlılığımızla 8 Mart’ta sokaklarda olacağız.”
‘Kadınlar eşit ve özgür bir yaşam için mücadele etmekten geri durmadı’
İktidarın toplumu kendi istediği şekilde yeniden inşa etmeye çalıştığına dikkat çeken Esma, “Türk-Sünni, heteroseksüel, beyaz ve erkek kimlikleri dışında kalan herkesi kriminalize etmeye adeta ant içmiş halde, kadınları ve LGBTİ+’ları nefret söylemleriyle hedef gösteriyor, saldırıya uğramalarına ve öldürülmelerine göz yumuyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bizler tüm renklerimizle yan yana olmanın coşkusuyla tüm LGBTİ+fobik saldırılara karşı birlikte direneceğiz! Pandemiyle birlikte kadın işsizliği artarken, kadınlar daha fazla yoksullaşıyor ve kamusal alandan giderek uzaklaştırılıyor. Pandemi sürecinde işten çıkarma yasağını bertaraf etmek için KOD-29 adı altında birçok işçi emekçi kadın, cinsiyetçi uygulamalar sonucu işten çıkarıldı. Pandemi sürecinde kadınların sağlık hakkına erişimi de engellendi, sağlık alanında var olan eşitsizlikler daha da derinleşti. Özellikle kadınların kürtaj hakkına erişimi tüm dünyada baskılarla engellenmeye çalışıldı. Kadınlar pandeminin tüm olumsuzluklarına rağmen hakları için direnmekten, eşit ve özgür bir yaşam için mücadele etmekten geri durmadı ve bu 8 Mart’ta da geri durmayacak” dedi.
“Bugün erkek ve devlet şiddeti her yerde” diyen Esma, Kürt illerinde kadınların tecavüz politikalarıyla sindirilmeye çalışıldığının altını çizdi. Örgütlü mücadele veren kadınların her alanda devlet şiddetinin hedefi olduğuna işaret eden Esma, “Ekin Wan’dan sonra Gökçe Kurban’ın da kadın bedenine yönelik cinsel ve fiziksel işkence sonucunda katledilmesi devletin kadın düşmanlığının somut örneğidir! Genç kadınlar; ‘Kadın üniversiteleri istemiyoruz’ diyerek eylem yaptıkları için polis taciziyle, çıplak arama işkencesiyle yıldırılmaya çalışılıyor! Boğaziçi direnişine katılan LGBTİ+’lar iktidar yetkilileri tarafından hedef gösterilerek nefret söylemlerine, saldırılara maruz kalıyor! Kadınların uzun mücadeleleri sonucu elde ettikleri eşbaşkanlık kazanımı iddianamelerde ‘suç’ olarak gösteriliyor! Belediyelere atanan kayyımlar, kadınların erkek ve devlet şiddetine karşı ulaşabilecekleri, dayanışabilecekleri merkezleri kapatarak, kadınları güçsüzleştirmeye ve yalnızlaştırmaya çalışıyor, kentleri erkekleştiriyor! Göçmen ve mülteci kadınlar, nefret söylemlerinin hedefi haline geliyor, ucuz işgücü olarak emekleri sömürülüyor” sözlerini kullandı.
‘Sakarya Meydanı’nda buluşuyoruz’
Saldırılara, kadın düşmanı politikalara ve nefret söylemlerine, transfobiye ve homofobiye karşı birlikte mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Esma, “Biz kadınlar bugün elde ettiğimiz tüm hakları mücadele ederek kazandık. Daha fazlasını kazanmak için mücadeleyi büyüteceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız. Kadın dayanışmasını yargılatmayacağız! Kadın cinayetlerine son vereceğiz! Kadınların eşit ve özgür yaşayacağı bir dünyayı da biz kuracağız! Yaşamın her alanında; ayrımcılığa, yoksulluğa, erkek ve devlet şiddetine karşı direnmeye ve örgütlü mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz. Tüm kadınları 8 Mart’ı coşkumuzla, isyanımızla sokaklarda karşılamaya çağırıyoruz. 8 Mart pazartesi günü saat 14.30’da Sakarya Meydanı’nda buluşuyoruz” diye konuştu.