Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıl dönümleri vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.
“Dün 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarını gerçekleştiren zihniyetle bugün AKP-MHP faşist ittifakının zihniyeti aynıdır. Dün Beyazıt katliamını yapanlar bugün Boğaziçi öğrencilerinin demokratik-meşru taleplerine, tutuklamalar, gözaltılar ve işkencelerle azgınca saldıranlardır! Dün Halepçe katliamını yapanlar bugün Afrin’de, Şengal’de Rojava’da Kürt halkının kazanımlarına saldıranlardır! Kayyumlarla, fezlekelerle Kürt halkının siyasi iradesini gasp edenlerdir!” denilen açıklamanın tamamı şöyle;
Mart ayı aynı zamanda katliamlar ayıdır. Gerici iktidarlar, işçi sınıfı ve emekçilerin her türlü talebini ve direnişini kanla bastırma yoluna gitmiştir. Gerek coğrafyamız gerekse de Ortadoğu, faşist iktidarların işçi sınıfı ve emekçilere, ulus ve halklara yönelik azgın sömürü ve zulüm politikalarına buna paralel devreye soktuğu katliam ve vahşete tanıklık etmiştir.
Sınıf mücadelesinin yükseldiği her dönemde Türk devleti, kontra güçlerini devreye sokarak katliamlara girişmekten geri durmamıştır. Faşizm, 71’ askeri darbesinin yarattığı kısa süreli geri çekilmeye karşın işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen köylülerin ve elbette devrimci gençlik hareketinin yükselişine engel olamamıştır.
Devrimci gençlik hareketi, 68 kuşağının deneyimi ve 71 devrimci çıkışı ile yeni bir kulvara girmiş artık kendini devrimci, yurtsever örgüt ve yapılarda ifade etmeye başlamıştır. Gençlik, değiştirici-dönüştürücü özelliğiyle mücadelenin lokomotifi olmuştur.
Gençliğin büyüyen direnişine gözdağı vermek için kontra güçler CHP’nin hükümetinde devreye girmiş, Beyazıt Meydanı, 16 Mart 1978’de kanlı bir katliama sahne olmuştur. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’ndan toplu halde çıkan devrimci öğrencilerin üzerine ‘Beyazıt komünistlere mezar olacak’ sloganları altında devletin kontra güçleri ve sivil faşistler tarafından atılan bomba ve ardından gerçekleşen silahlı saldırı sonucunda, Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt isimli öğrenciler yaşamını yitirirken, 41 öğrenci yaralanmıştır.
Devrimci öğrencilerin üzerine bomba atma talimatını bizzat Alparslan Türkeş vermiş, katliamı gerçekleştiren faşistler daha sonra devletin önemli kademelerine hızla yükselerek terfi etmişlerdir! Beyazıt Katliamı, TC devletinin gençliğin devrimci-demokratik mücadelesi ve direnişinden duyduğu korkuyu gözler önüne sermiştir.
Gençlik o günden sonra da faşizmin öncelikli hedefi olmaya devam etti. AKP-MHP faşist iktidarı da tıpkı kendisinden öncekilerin yaptığı gibi gençliğin her türlü talebi ve direnişine yönelik azgın bir saldırı, katliam, gözaltı ve tutuklama politikasını uygulamaktadır. Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun kayyum rektör olarak atanmasına karşı öğrencilerin direnişi etrafında kenetlenen gençliğin mücadelesine azgın bir devlet terörü ile yanıt verilmiştir. Herşeye karşın gençliğin bugün farklı biçimler alan birleşik direnişi devam etmektedir. Beyazıt Katliamının 43. yılında, işçi, köylü ve öğrenci gençliğin mücadelesi, katliamlara, baskı, gözaltı ve tutuklamalara karşın kesintisiz bir şekilde sürmektedir!
Halepçe katliamını unutmadık!
16 Mart günü, tıpkı Beyazıt’ta olduğu gibi ancak bu defa, kitlesel bir kıyıma dönüşen bir vahşete, katliama tanıklık etti.
Güney Kürdistan’da, Kürt ulusunun gelişen özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini bastırmak için Saddam Hüseyin tarafından 29 Mart 1987 tarihinde başlatılan ve 23 Nisan 1989’a kadar sürdürülen El- Enfal Operasyonu’nda on binlerce Kürt katledilmiştir. 16 Mart 1988’de Halepçe’de tarihi bir gün yaşanacak, Kimyasal Ali lakablı Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî’nin Saddam’ın zehirli gaz bombaları kullanma emrini yerine getirmesiyle kent, elma kokulu ölüm sessizliğine ve korkunç bir vahşete bürünecekti.
Saddam yönetimi, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanarak kadın, çocuk, yaşlı, genç beş bini aşkın Kürdü tüm dünyanın gözü önünde katletti. Kürt ulusunun haklı mücadelesini bastırmak için yapılan bu katliam ne bu mücadeleyi bastırabildi, ne de bağımsız bir Kürdistan talebiyle dört parça Kürdistan’da Kürtlerin sokaklara inmesini, dağları mesken tutmasını engelleyebildi.
Saddam Hüseyin’in binlerce Kürdü gözü kapalı bir şekilde katletmesine coğrafyamız ezilenleri yabancı değildir. Faşist TC devleti de kuruluşundan bu yana Kürt ulusunun her direniş ve mücadelesini, katliam ve vahşetle bastırma yoluna gitmiştir.
Koçgiri’den Şeyh Said İsyanı’na; Ağrı’dan Dersim’e; 1990’larda köylerin yakılmasından öz yönetim direnişlerinde yüzlerce Kürdün bodrumlarda diri diri yakılmasına, faşizm Saddam’ı aratmamıştır. Bu katliamlar karşısında, devrimci-demokratik güçlerle omuz omuza mücadeleyi büyüten Kürt halkının öfkesi, faşist iktidarın korkulu rüyası haline gelmiştir.
Dün 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarını gerçekleştiren zihniyetle bugün AKP-MHP faşist ittifakının zihniyeti aynıdır. Dün Beyazıt katliamını yapanlar bugün Boğaziçi öğrencilerinin demokratik-meşru taleplerine, tutuklamalar, gözaltılar ve işkencelerle azgınca saldıranlardır! Dün Halepçe katliamını yapanlar bugün Afrin’de, Şengal’de Rojava’da Kürt halkının kazanımlarına saldıranlardır! Kayyumlarla, fezlekelerle Kürt halkının siyasi iradesini gasp edenlerdir!
Bugün bu katliamcıların topyekûn saldırılarına karşı birleşik mücadeleden başka şansımız yoktur. Faşizmi yenilgiye uğratmanın yolu, devrimci,demokratik ve yurtsever güçler ile geniş emekçi kitlelerin Kürt ulusuyla birleşik direnişinden geçmektedir!