Kamuoyu araştırma şirketi KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yaptığı açıklamada AKP’nin düşüş eğiliminde olduğunu ve geri dönüşünün zor olduğunu belirtip, AKP’nin felç olduğunu ve liderinin iktidarını sürdürmek için bir aygıta dönüştüğünü ifade etti.
Independent Türkçe’ye konuşan Ağırdır, parti kurması beklenen Ali Babacan’ın Türkiye’deki dört köşeli siyasi iklimin dışına çıkarak bir söylem geliştirmesi halinde başarılı olabileceğine vurgu yaptı.
Ağırdır, gelecekte Ekrem İmamoğlu ile Ali Babacan arasında iktidar çekişmesinin olduğu, Selahattin Demirtaş’ın da muhalefet lideri pozisyonunda olduğu bir siyasi sürecin yaşanabileceğini de sözlerine ekledi.
Ağırdır, iktidarla muhalefet arasında yüzde 51-49’luk bir denge oluştuğundan bahsederek, Babacan’ın partisinin yüzde 2’lik bir karşılığı olsa bile dengenin değişeceğini söyledi. Ağırdır, son araştırmalarında partilerin küçük oy değişiklikleri yaşadığını ama bu değişikliklerin siyasete etkisinin çok büyük olacağını da vurguladı.
Independet Türkçe’de soruları yanıtlayan Ağırdır değindiği konu başlıkları şöyle:
Sıcağı sıcağına soralım… S-400’ler gelmeye başladı Türkiye’ye. ABD’nin tavrını biliyoruz. Yaptırım uygulanırsa ve ekonomide olumsuz etkisi olursa, siyasete nasıl yansır?
Etkisi olacak. Türkiye bir sürü meseleyle karşı karşıya ama her biri kendi ritmi içinde gidiyor. Birbirlerini çoğaltan bir kaosa dönüşmedi. Dış politikaya bakarsak, S-400, Doğu Akdeniz, Suriye gibi konular var. Çin’le, Rusya’yla, ABD’yle, neredeyse her ülkeyle bir meselemiz var. Dış politikada katman katman bir krizler yumağı var.
“Ekonomik Kriz Siyasi Krizi Tetikler”
İçeriye bakarsak; bir yandan ekonomik kriz var. Diğer yandan siyasi alanın daralması nedeniyle ortaya çıkan demokrasi krizi var. Toplumsal kutuplaşma var. Bütün bu hikayeler birbirini tetiklemeye başladığında, her biri kendi ağırlığından büyük sonuçlar doğurmaya başlayacak. S-400’ün de tetikleyici bir rolü var. Hem Avrupa Birliği’yle, hem ABD’yle, hem NATO’yla gerilim, ambargoya gönderse, bu ekonomik krizi, ekonomik kriz de siyasi krizi tetikler. Dolayısıyla S-400 meselesinin kendi başına ağırlığı 1’se, sonuçları itibariyle ağırlığı 10 olacak bir başka süreci başlatma riski var.
23 Haziran’dan Sonra Denge Muhalefet Lehine Değişti
S-400 süreci, siyasette yeni aktörlerin sahaya daha hızlı çıkmasına sebep olur mu?
Elbette. Bütün bu hikayenin derlenip toplandığı ya da huninin aktığı ve kırılma yaratacak kısım siyasi kriz meselesi. Siyasi krizden şunu kastediyorum: Bir yandan ülke hem siyasi hem de toplumsal kutuplaşma içinde. İktidar lehine 51-49 olarak görünen bir kutuplaşma yaşanıyordu. Son 5 yıldaki 8 seçimde iktidar şu veya bu biçimde çoğunluğu sağladı. Amma velakin, yeni kurulacak parti veya partilerin iktidardan iki puan bile alması halinde iktidar lehine olan 51-49 dengesi bozulacak. İktidarın sürtünme katsayısı, muhalefetin moral gücü artacağı için bu önemli. 23 Haziran seçimleriyle moral üstünlük zaten muhalefet blokuna geçmişti. Hatta sayısal olarak bile, yeni parti kurulması gündeme gelmeden 51-49’luk dengenin muhalefet lehine dönüyor olduğu izlenimi de var.
“Devlet Çok Büyük Bir Çöküş İçinde”
İktidar cephesinde cılız da olsa itirazlar ortaya çıkmaya başladı sisteme ilişkin…
En küçük birimden en büyük birime kadar, nüfus dairesindeki çok basit bir işimizden, bir şirketin çok önemli bir teşvik meselesine kadar kamuyla işi olan herkes görüyordur ki, devlet dediğimiz mekanizma çok büyük çöküş içinde.
“Her Partiden Oy Alma Potansiyeli Var”
Mevcut siyasal ortamda ufukta iki yeni parti görülüyor ve siz kurulacak partinin 51-49 dengesini muhalefet lehine değiştireceğini öngörüyorsunuz.
Sadece iktidardan mı oy alır yeni parti veya partiler? Muhalefeti eritmez mi?
İçinde olacağı söylenen isimlere bakınca tabii ki öncelikle iktidar blokundan oy alacaktır. Ama Türkiye insanının yarıya yakını var olan siyasi aktörlerden ve genel olarak siyaset marifetiyle yaşanan sorunların çözüleceğinden umudunu kaybetmiş durumda. Bu insanlar sadece bir partinin seçmen kitlesi değil. Her partinin insanları var burada. O nedenle, her partiden oy alma potansiyelleri teorik olarak var.
“Çekirdek Seçmen Yüzde 27’ye Düştü”
Yüzde 38’lik çekirdek seçmen hala duruyor mu, değişim var mı?
AK Parti için vahim olan çekirdek seçmen sayısında yaşadığı kayıp. Yüz kişiden 38’i kendini çekirdek seçmen kategorisinde değerlendirirken, şimdilerde 27 kişi bu tanımı yapıyor. Çözülme yaşayan seçmenin 4-5 puanlık bir kısmı tepkisini sandığa gitmeyerek gösterdi. Kalan kısmı ise muhalefet yerine, iktidar blokunda yer alan MHP’ye oy verdi.
“AK Parti Mekanizması Felç Oldu”
İktidarın kendisinden uzaklaşan seçmeni tekrar kendine çekmesi, durumu toparlaması mümkün mü?
Çok zor görünüyor. Çünkü AK Parti dediğimiz mekanizma felç oldu. O mekanizmanın en önemli iki bacağının biri örgütü biri de yerel yönetimlerdeki kapasitesi ve başarısıydı. Şimdi her ikisi de felç. AK Parti dediğimiz mekanizma bugün, liderinin iktidarını sürdürmeye çalışan bir aygıta dönüşmüş durumda. Bu kadar bozulmadan sonra tekrar orijinal haline dönmesi çok zor. Tabii tüm bunların yanında unutmayalım ki, Türkiye’de en büyük kemik seçmene bugün hala AK Parti sahip.
“Türkiye’nin yeni bir ütopyaya ihtiyacı var”
Babacan’ın kuracağı söylenen hareket, AK Parti’nin başlangıçta aşağıdan yukarı şeklinde tariflediğiniz işleyiş biçimine benzerse karşılık bulur mu diyorsunuz?
Onu göreceğiz. Türkiye’nin bugün ihtiyacı, bütün kimliklerin ötesinde ama yokmuş gibi davranmayan, ihtiyaç ve taleplerini anlayan bir yapı. Sadece kimlik meselesi de değil. Ekonomik bakımdan gelişmiş, kalkınmış ve artık hukuk ve özgürlüğü mesele eden metropoller, kalkınmaya çabalayan Orta Anadolu ile Karadeniz ve geri kalmış Doğu ve Güneydoğu olmak üzere karşımızda 3 Türkiye var. Sosyolojik olarak ise, muhafazakarlar, sekülerler ve Kürtler var. Türkiye’nin sadece 4 kimliği kapsayan değil, 3 Türkiye’yi kaale alan yeni bir siyasi programa, ütopyaya ihtiyacı var.
“Davutoğlu’nun Fazla Şansı Yok”
Ali Babacan, istifasının haricinde hiçbir şey söylemedi. Ama Ahmet Davutoğlu manifesto yayımladı ve sahada çalışma yürütüyor. Karşılığı nedir Davutoğlu’nun?
Aralarında iki fark var. Davtuoğlu’nun söylediği her şeyde, AK Parti’yi düzeltmek ve düzenlemek üzerine bir talep var. Yeni bir hareket için mi yola çıktı yoksa “Cumhurbaşkanı partiyi bana verse de ben düzeltsem” mi diyor belli değil. Bir kararlılık görmüyorum ben. Kararlı olmak önemli. İnsanlar arkanıza düşmez ki. Davutoğlu’yla beraber görünecek bir il başkanı ya da milletvekili, Davutoğlu AK Parti içine dönüş yaparsa başına ne geleceğini bilmiyor. Ayrıca Suriye politikası da dahil, başımıza gelenlerin mimarı Davutoğlu. Afrika’nın, Asya’nın mazlum halklarının liderini olmak diye bir illüzyonun teorisini yazdı. Bu yeni bir şey de değil. Mao’dan, Tito’dan Enver Hoca’ya kadar sağdan soldan bin tane insan denedi. Ne olup olmadığını gördük. Şimdi de bizim başımıza ne gelip gelmeyeceği belli değil. Teori Tayyip Bey’in de tarzına çok uydu. Tek başına Davutoğlu suçlu değil tabii ki. Davutoğlu’nun bir özeleştirisini de görmedik. Babacan ile Davutoğlu’nu kıyaslayacaksak, ben Ahmet Davutoğlu’nun fazla şansının olacağını sanmıyorum.
“AKPnin toparlaması çok zor”
Anlattıklarınızdan, AKP’nin bir düşüş eğilimine girdiği sonucu çıkıyor. Geçmişte düşüş eğilimine girmiş bir partinin yeniden toparlayabildiğini gördünüz mü? Mümkün mü böyle bir şey?
Görmedim. Zaten çok zor. AK Parti geçmiştekilerden farklıydı. AK Parti’yi yönetenler, seçmen davranışının bir kampanya ya da bir sloganla değişeceğini sanıyor. Seçmen dört seçimdir oy verdiği partisine yan dönmüşse, bu sadece o andaki adayın ya da sloganın yanlış olması yüzünden değil. Kolayca geri dönülmesi mümkün değil. Hele Türkiye gibi kutuplaşmanın yoğun olduğu bir yerde, gönlü ve yüzü iktidardan başka yerlere dönmeye başlamış ve nereye bakacağını arayan insanları geri çevirmek kolay değil.