Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu üyesi Murat Çepni, Meclis Genel Kurul basın toplantısı düzenledi. Beton çöplüğüne dönüştürülen kentler, köyler, kasabalar; yok edilen tarım alanları özetle doğanın bizzat devlet eliyle katledildiğini; milyonlar açlığa sürüklenirken bir avuç saray çevresinin, bankalar ve şirketlerin zenginliğine zenginlik kattığını belirten Çepni, bu tablonun Türkiye’nin gerçeği olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de ki bu uygulamaların dünyadaki uygulamaların bir benzeri olduğunu söyleyen Çepni, Türkiye’ye özgü olanın ise saray koalisyonunun tüm bunları yerellilik, millilik, milliyetçilik ve Müslümanlık örtüsü altında yapılması olduğunu kaydetti.
Pandemi sürecinde muazzam teknolojik gelişmelere, sermaye birikimine rağmen milyonlarca insan hayatını kaybederken, zenginlerin sayısının arttığını, aşı üreticilerinin dünyada zenginlik sıralamasına girdiğini ve karlarını kar katan şirketler olduğunu hatırlatan Çepni, “AKP bu süreçte yürüttüğü bütün ekonomi politikalarıyla birbirine bağlantılı bir talan, rant ve soygun sistemi uyguluyor. Sağlık sistemi de bunlarla doğrudan bağlantılı” dedi.
‘Gerçekler tamamen farklı’
Halkın şehir efsaneleriyle oyalandığını, iktidarın “Artık sıralar ortadan kalkacak ve sağlıklı koşullarda insanlar tedavi olacaklar” sözlerine işaret eden Çepni, gerçeklerin tamamen farklı olduğunu belirtti ve şöyle açıkladı: “2022 bütçesinin yüzde 19’u şehir hastanelerine ayrıldı. Bu hastanelere 2024 kadar şirketlere ödenecek kira bedeliyle 59 tane benzer hastane yapılabiliyor. Talanın ve rantın boyutuna bakın. Yatak kapasitesinin artırıldığı söylemi de son derece tartışmalıdır. Eğer tüm ülkede yaygın bir biçimde bu şehir hastanelerinde sözü geçen yatak kapasitesi artırılamadığında ve bazı kentlerde bu odaklanıldığında yine ortadaki eşitsizlik ortadan kalkmayacak. Dolayısıyla bu kapasite artırımı meselesi de son derece tartışmalıdır.
‘Hastaneler şiddetin merkezi haline geldi’
Sağlık emekçilerinin iş yükü arttı, güvencesiz, taşeron çalışma arttı; AVM görünümlü hastaneyle halkın gözü boyanmaya çalışıldı tıpkı köprülerde, tünellerde, havalimanlarında olduğu gibi. Kent merkezlerinde acilen ulaşılabilecek hastaneler kapatıldı. Şehir dışında ulaşımının başlı başlına bir zaman ve maliyet kaybı olduğu, içinde kilometrelerce yol yürüyerek ancak tedavi olunabilen sağlık kompleksleri, AVM görünümlü sağlık kompleksleri açıldı. Peki, neden? Çünkü sadece ve sadece sarayın saltanat ekonomisinin inşa etmesi amacıyla, paravan şirketler vasıtasıyla sarayın kasalarının doldurulması amacıyla. Kim bu şirketler? Herkes tanıyor. Bunlar ‘5’li çeteler’ dediğimiz, Rönesans Holding, CCN Holding, Akfen Holding, Kıyı İnşaat gibi şirketler, sadece bunlar. Tüm sağlık emekçileri bu kar odaklı sistemin kurbanı haline getirildiler, özlük hakları eridi, maaşları eridi; yetmedi, sistematik olarak şiddete maruz bırakıldılar. Hekimlik mesleğinin tüm itibarı yerle bir edildi. Buna bir de iktidarın sağlık emekçilerini hedef alan açıklamaları ve uygulamaları eklenince hastaneler şiddetin merkezi haline getirilmiş oldu.
TTB olmak üzere sağlık emekçileri, sendikaları hedef alındı, bu çok klasik elbette bildiğimiz üzere. Boyun eğmeyen, sarayın halkla ilişkiler bürosu gibi davranmayan, çalışmayan kim varsa hedef haline getirildi. ‘Savaş, halk sağlığı meselesidir’ diyen doktorlar yargılandı bu coğrafyada. Erdoğan, önce ‘Giderlerse gitsinler’ dedi, sonra geri vites yaptı fakat yine en son yaptığı düzenlemelerle verdiği sözleri yerine getirmemiş oldu.”
Söz konusu yasal düzenlemeyle hekimlerin esnafa, hastanelerin de ticarethaneye dönüştürüldüğünün altını çizen Çepni, “Sağlık emekçileri de zaten bunun aracı yapılmıştı. Şimdi ise bir anlamda hastane sahipleri aradan çıkıyor, hekimleri taşeron olarak hastayla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ne kadar para, o kadar hizmet” ifadelerini kullandı.
‘8 Mart, Newroz’da olduğu gibi 1 Mayıs alanlarını dolduracağız’
Çepni, şöyle devam etti: “Hekimler İş Kanunu’na göre kamu çalışanı statüsündeyken bu düzenlemeyle fatura kesen esnaf pozisyonuna sokuluyor. Evet, TTB eylemler yaptı, sağlık emekçileri eylemler yaptı. Biz, buradan direnen sağlık emekçilerini selamlıyoruz. Yapacaklarımız çok net, halk için, sağlık için, doğa sağlığı için politikalar üreteceğiz. Sağlığı da ekonomiyi de eğitimi de halkçı ve doğadan yana düzenleyeceğiz. TTB’nin yaptığı eylemler bu anlamda yol açıcıdır, boyun eğmiyorlar, ‘Buradayız, siz gidin, sizi göndereceğiz’ diyorlar.
8 Mart meydanlarını doldurduğumuz gibi, Newroz meydanlarını doldurduğumuz gibi, 1 Mayıs meydanlarını dolduracağımız gibi doğadan, halktan, emekten yana, halklarımızın özgürlüğünden yana bir ülkeyi mutlaka kuracağız. Bunun için yan yana geleceğiz, gücümüzü birleştireceğiz; bu zulüm, rant ve talan iktidarını mutlaka yıkacağız.”