Antakya’da İstanbul Sözleşmesi için kadınlar Antakya Kadınlar Birlikte Güçlü Paltformu’nun örgütlediği eylemde bir araya geldi.
Antakya Atatürk Parkı’nda gerçekleştirilen açıklamaya platform adına Göksu Göktürk okudu.
Açıklama şöyle;
Süren kadın ve LGBTİ+ düşmanı kampanyalar sonucunda Türkiye’nin, 2011 yılında ilk imzacısı olduğu, 2014 yılında mecliste oybirliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararı’yla “çekildiği” ilan edildi. Geçtiğimiz gün, Danıştay’ın da “Cumhurbaşkanı’nın kararları Anayasa’ya aykırı olsa bile biz karışamayız” diyerek yürütmeyi durdurmayı reddetmesiyle bu karar bugün kesinleşti. ‘sözleşme bizimdir, vazgeçmiyoruz.’ Evet, birileri bugün haklarımızı elimizden alarak, şiddet faillerini sevindirerek, bizi erkek şiddeti karşısında biraz daha korumasız bırakarak kazandıklarını, bizi sindirebileceklerini, susturabileceklerini, hayatlarımızı rehin alabileceklerini sanabilir. Elmalı’da olduğu gibi çocuk istismarını serbest, gökkuşağını, bizim bu sokaklarda yürümemizi suç kılabileceklerini sanabilir. Şirin Ünal, Zaynal Abakarov, Musa Orhan, Rahmi Akman, Tolga Ağar gibilerinin cezasızlığın verdiği pervasızlıkla hayatı biz kadınlara, çocuklara, LGBTİ+lara sonsuza kadar dar edebileceğini sanabilir. Çok yanılıyorlar. Çünkü bu hukuksuz karar bizim nezdimizde yok hükmündedir! ‘geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz.’
Geçtiğimiz günlerde Reyhanlı’da 73 yaşındaki bir kadına yapılan cinsel saldırı İstanbul Sözleşmesinin uygulanmamasının sonucudur. Bu suçu işleyen tek başına Mustafa Yaşatır değil,sözleşmeden çekilen iktidardır. Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir. ’kadın cinayetleri politiktir, trans cinayetleri politiktir.’
Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Bizim için bitmedi. Biz her gün yeniden başlıyoruz, hayatın her alanında, her yerde, her an mücadele ediyoruz. Çok iyi biliyoruz ki biz İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız. Yüzyıllardır süren bu mücadele emeğimizle, bedenlerimizle, kimliklerimizle, arzularımızla eşit, özgür, erkek-devlet şiddetine maruz kalmadan yaşayana kadar da bitmeyecek. ‘kadınlar artık susmayacaklar susmayacaklar susmayacaklar.’
Biz lütuf değil eşitlik istiyoruz. Bir kere daha söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve en temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşme. Temelini ise kadınların yüzyıllardır savundukları eşitlik talebi oluşturuyor. Eşitlik talebi reddedilerek erkek şiddetiyle mücadele edilemez, yalnızca şiddet yeniden üretilir. Çünkü erkeklerin kadınları “gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle öldürme, LGBTİ+’lara şiddet uygulama cüretini kendilerinde görmelerinin en temel nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliği! Bununla mücadele eden sözleşme ve yasaları uygulamak yerine ‘Biz başka eylem planı yapacağız’ demek kadınların hakları ve hayatlarıyla alay etmektir. Devletin yaşam haklarını korumakla yükümlü olduğu yurttaşları eşit kabul etmemesi, itaate, ikincil olmaya zorlaması demektir. ‘erkek adalet değil, gerçek adalet.’
Bunu asla kabul edemeyiz. İşte bu yüzden bizi cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, konuştuğumuz dil, yaşadığımız hayat üzerinden ayrıştırma çabalarının karşısında, birimizin şiddet gördüğü koşulda hiçbirimizin güvende olmadığının bilinciyle, hep birlikteyiz. 20 Mart’tan beri katilleri değil kadınları, LGBTİ+ları engellemek için yaptıkları her şeye rağmen sokaklardayız, her yerdeyiz. Çünkü bu bizim için bir hayat mücadelesi! ‘kadınları değil, şiddeti engelle.’
Aynı bugünden önce olduğu gibi 1 Temmuz’dan sonra da buradayız, eşit ve şiddetsiz yaşamak için hayatın her alanında mücadeledeyiz. Sözleşmeyi iptal edenler “aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor” gerekçeleriyle şiddeti bir “değer”miş gibi pazarlamaya, topluma içkin kılmaya, normalleştirmeye çalışıyorlar. Ama kaybediyorlar. Bizi eşitsizliğe mahkûm eden cinsiyetçi, homofobik ve transfobik yargıları değiştirmek, yalnızca fiziksel değil her türlü erkek şiddetine karşı dayanışmamızı büyütmek, şiddete uğrayan kişinin diline, dinine, kıyafetine, ırkına, medeni durumuna, vatandaş olup olmamasına, sınıfına, cinsel yönelimine, cinsiyet kimliğine göre ayrıştırılmasına izin vermemek, devletin İstanbul Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi için mücadeleden asla vazgeçmemek elimizde. Bunu yapacak gücü de birbirimizden alıyoruz. ‘kadınlar birlikte birlikte güçlü.’
Nasıl bu sözleşmeyi mücadelemizle var ettiysek, bugünden sonra da daha eşit, daha özgür günleri birlikte var edeceğiz.
Eşitlikten, özgürlükten yana olan tüm kesimleri İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya ve sözleşmenin hükümlerini bulunduğumuz tüm zeminlerde uygulamaya davet ediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi Bizim! VAZGEÇMİYORUZ! İstanbul Sözleşmesi Yaşatır! İstanbul Sözleşmesi’ni hep birlikte yaşatacağız!