İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 825. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve hak savunucularının katıldığı eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde, Diyarbakır’da 29 Kasım 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Ender Toğcu’nun akıbeti soruldu.
Açıklmada ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Yıllardır her hafta burada özellikle 90’lı yıllarda yaşanan gözaltında zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetlerle yüzleşilmesini talep ediyoruz. Burada dile getirdiğimiz hikayeler kamu otoriterleri tarafından bilinen hikayeler. Bazı dönemler siyasi iktidarlar, bu olaylarla yüzleşme sağlanacağına dair söz verdi. Dönem içinde açılan bazı davalar oldu. Bu davalarda Türkiye’nin mahkum olduğu bir çok karar var.
En son Aydın Erdem’in ölümüyle ilgili AİHM ihlal kararı verdi. Türkiye, AİHM’e vermiş olduğu savunmada etkili soruşturma yapmadığı için üzgün olduğunu ve diğer kamu görevlilerinin suçlu olduğu olaylarda etkili soruşturma sözü verdi. Bu kararın üzerinden tekrar başlayan soruşturma yine takipsizlikle sonuçlandı. Ve dosya AYM’de hala duruyor. Türkiye’nin yargılama faaliyetlerinde kamu görevlilerini aklayan cezasızlık politikası içerisinde olduğu mahkeme kararlarıyla defalarca tespit edilmiştir. Geçmişle yüzleşme talebimizi tekrar ediyoruz.”
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi üyesi Fırat Akdeniz, Toğcu’nun hikayesini paylaştı. Akdeniz, “Evli ve tek çocuk babası olan Ender TOĞCU, 29 Kasım 1994 tarihinde saat 15:00 civarında ağabeyi olan Ali TOĞCU’ya, hastaneye yatırılan eşinin yanına gideceğini belirtir ve onun yanından ayrılır. Hastanede o gün refakatçi olarak bulunmakta olan Ender TOĞCU’nun annesinin beyanına göre oğlu o gün hastaneye hiç uğramaz.
Aynı gün gece saat 22:30 civarında Ender’in babasının ikamet ettiği eve 7-8 kişilik sivil polisler tarafından baskın düzenlenir. O esnada polisler evde bulunan baba Hüseyin TOĞCU ve küçük oğlunu dövmeye başlar. Polisler, baba Hüseyin TOĞCU’yu sürekli olarak oğlunun nerede olduğunu sorarak dövmeye devam eder. Baba Hüseyin TOĞCU, korktuğundan dolayı sivil polislere oğlu Ender TOĞCU’nun “üç gün önce Kayseri’ye dayısının yanına gittiğini” söyler. Bunun üzerine polisler babayı “Oğlun bizim elimizde, üç gün içinde sana ölüsünü teslim ederiz” diye tehdit ederek evden ayrılırlar.
Evden ayrılan sivil polisler daha sonrasında Ender’in ağabeyi olan Ali TOĞCU’nun evine giderler. Ali’ye de aynı şekilde Ender TOĞCU’nun nerede olduğunu sorarlar. Ali TOĞCU, sivil polislere Ender’in saat 15:00 civarında yanından ayrıldığını ve kendisini bir daha görmediğini ifade eder. Bunun üzerine polisler, Ali TOĞCU’yu da yanına alarak babasının evine tekrar gelirler ve babaya “Evinizde silah var, o silahı bize teslim edeceksiniz” deyip odunluğa girerek silahı çıkarırlar. Polisler babasına silahın yerini Ender TOĞCU’nun söylediğini belirtip oradan ayrılırlar.
Aynı gece saat 12 sularında oradan ayrılan polisler bir süre sonra tekrar eve geri gelip baba Hüseyin TOĞCU’ya tutanak imzalatırlar. Polisler oradan ayrılmadan önce karşı komşuya da Ender’in nerede olduğunu sorarlar. Komşuları ise Ender’i tanımadığını ve nerede olduğunu bilmediğini belirtince polisler askerliğini daha önce yapmış olan Ender hakkında “Ender Asker kaçağı ve onu arıyoruz.” deyip oradan ayrılırlar.
Olayın ertesi günü Ender’in ağabeyi Ali, kahvehanede oturduğu sırada Çarşı Karakolu polisleri tarafından kahvehaneden alınıp üç gün boyunca gözaltında sorguya çekilir. Ağabeyine de Ender’in nerede olduğu sorulur, ağabeyi nerede olduğunu bilmediğini söyleyince polisler“yalan söyleme, biz onu yakaladık, üzerinde bir liste de çıktı. O listede telsiz ve pil gibi eşyaların fiyatı da yazıyordu.” derler. Ender TOĞCU’nun babası Hüseyin TOĞCU’nun beyanına göre, Ender’in ağabeyi gözaltında kaldığı sürede Ender’in çığlıklarını ve sesini duyar. Ağabeyi olan Ali TOĞCU üçüncü gün Ergani yolu üzerinde serbest bırakılır.
Baba Hüseyin TOĞCU, oğlunun kaybedilmesinden sonra her ay Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunur, fakat kendisine oğlunun gözaltına alınmadığına ve gözaltı kaydının bulunmadığına ilişkin cevaplar verilir. Yine Ağabeyi sözlü olarak Çarşı Karakoluna başvuruda bulunur. Ancak yapılan tüm girişimlere ve aradan geçen 30 yıla rağmen Ender TOĞCU’nun akıbeti ile alakalı herhangi bir haber alınamaz.”
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.