Cumhuriyet’ten Emre Deveci son dönemin en popüler konularından Bitcoin ve sanal paralar ile Blockchain teknolojisini Marksist yazar Erkin Özalp ile konuştu. Özalp, “Kripto paralar sayesinde büyük kazançların elde edilebildiğinden yeni haberdar olanların bunlara yatırım yapmaya başlaması balonların şişmeye devam etmesini mümkün kılıyor. Er ya da geç patlayacakları ise kesin” dedi.
-Bitcoin ve diğer sanal paralar balon mu yoksa gerçek bir zemine sahip mi?
Bence bunlar, gerçek bir zeminin üzerinde şişen balonlar. 2007-2008 yıllarındaki bunalım, devletlerin, kendi çıkardıkları paraların değerini her an düşürebileceğini ve insanların bankalardaki birikimlerine el koyabileceğini bir kez daha gösterdi. Devletlerden bağımsız bir para biriminin yaratılması fikri böyle bir ortamda hayata geçirildi ve karşılık buldu. Diğer taraftan, geçmişteki tüm diğer spekülatif balonlar gibi bu balon da, şişmeye devam ettiği sürece, ona yatırım yapanlara kolay kazanç sağlayabiliyor. Kripto paralar sayesinde büyük kazançların elde edilebildiğinden yeni haberdar olanların bunlara yatırım yapmaya başlaması balonların şişmeye devam etmesini mümkün kılıyor. Er ya da geç patlayacakları ise kesin.
-Blockchain finansal sistemi nasıl etkiler?
“Blockchain”, yani blok zinciri teknolojisi, tümüyle yasadışı işler için yapılan para transferlerini kolaylaştırırken, normal para transferlerini zorlaştırıyor. Kripto paraların bu kadar popüler olması, finans sistemini devre dışı bırakmalarından değil, spekülatif bir şekilde değer kazanmalarından kaynaklanıyor. Diğer yandan, bugün büyük finans şirketleri ve kapitalist devletler de daha güvenilir bir kayıt tutma sisteminin maliyetleri düşürme potansiyeli nedeniyle, blok zinciri teknolojisinden yararlanmaya yönelik projeler geliştiriyor. Her tür yeni teknoloji, ona en fazla yatırımı yapabilecek olan büyük sermaye sahiplerine ve kapitalist devletlere yeni olanaklar da sunar.
-Dünyada nasıl bir dönüşüme yol açabilir?
ABD dolarının dünya genelinde ödeme aracı olarak kabul edilmesi, ABD ekonomisinin büyüklüğüne dayanan ABD hegemonyasının nedeni değil sonucu. Ulusal para birimlerinin gücü, onları basan devletlerin temsil ettikleri iktisadi güce bağlıdır. Piyasa değerleri tümüyle spekülatif nedenlerle çok fazla dalgalanan, çalınma ya da kaybedilme riski hiç de az olmayan ve er ya da geç tümüyle değer yitirecek olan kripto paraların, finans sektörünün yarattığı spekülatif balonlarla karşılaştırıldığında daha büyük ya da farklı bir dönüşüme yol açabileceğini düşünmüyorum.
-Venezüella, kendi sanal parasını çıkaracağını ve ABD’nin finansal yaptırımlarını bu yolla aşmayı hedeflediğini açıkladı. Sizce bu gerçekçi bir plan mı?
Benim görebildiğim kadarıyla ortada ciddiye alınabilir bir plan bulunmuyor. Eğer diğer kripto para birimleri gibi devlet müdahalelerinden bağımsız bir para birimi yaratılacaksa, mevcut kripto para birimlerinden birini kullanmakla bu para birimini kullanmak arasında herhangi bir fark olmayacaktır. Yok eğer devletin denetleyeceği bir para birimi yaratılacaksa, ülkenin bugünkü para birimi olan Bolivar ile bu yeni para birimi arasında yine herhangi bir fark olmayacaktır.
Büyük savurganlık
Bu arada, insanlık tarihinin gördüğü en büyük savurganlıklardan biriyle karşı karşıyayız. Şu anda, Bitcoin madenciliği için, yani insanlığa en küçük bir faydası bulunmayan matematiksel işlemlerin bilgisayarlar tarafından yapılması için harcanan yıllık enerji miktarı, Danimarka’nın bir yıllık toplam enerji harcamasını geride bırakmış durumda.
-Sanal paralar ve blockchain, eşitlikçi toplum tasarımları için yeni olanaklar sağlıyor mu?
Eşitlikçi bir toplumda kripto paralara gerek ve yer olmayacaktır. Daha güvenilir bir kayıt tutma sistemi sunmanın yanı sıra insanların ortak hedefler doğrultusunda birlikte çalışmasını kolaylaştırma potansiyeline sahip olan blok zinciri teknolojisi ise yeni olanaklar sağlamaya aday. Ama herhangi bir teknolojinin doğası gereği ve kaçınılmaz olarak eşitlikçi bir toplumun yolunu açacağı düşünülmemeli. Bugüne kadar, blok zinciri teknolojisini kullanarak devlet müdahalelerinden bağımsız örgütler yaratmaya yönelik en önemli girişimler, mevcut üretim ve mülkiyet ilişkilerini temel aldıkları için, var olan eşitsizlikleri artırmaktan başka bir sonuç doğurmadı.