DSİ, görüşü talep edilen “ÇED Başvuru Dosyası”nı incelemesinin ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na (Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü) daha önce yazdığı raporda, “projenin gerçekleşmesi esnasında, İstanbul’un içme suyu kaynaklarını etkilemesi bakımından bazı hususlara dikkat edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır” dedi.
‘Her yıl milyonlarca metre küp su kaybı olacak’
İçme suyu sağlanan alanlarla ilgili karşılaşılacak olan problemleri de sayan DSİ raporda şunlara yer verdi:
Terkos- Kağıthane İçmesuyu İsale Hattı ile Terkos- İkitelli İçmesuyu İsale hatlarının deplasesini gerektirmekte olup, Terkos Gölünün doğusunda kalan yaklaşık 20 km2’lik bir su toplama havzası devre dışı kalacaktır. Buradan yaklaşık yıllık 18 Milyon m3 lük bir su kaybı olacaktır.
Sazlıdere Barajı devre dışı kalacağından buradan da yaklaşık yıllık 52 Milyon m3 bir su kaybı olacaktır. Toplam su kaybı yıllık 70 Milyon m3 olmaktadır. Ayrıca İstanbul’un halihazırda 5 Milyon nüfusunun su ihtiyacını karşılayan 15 yıl sonra da 7,5 milyon nüfusun su ihtiyacını karşılayacak olan Sazlıdere – İkitelli Sistemi devre dışı kalacaktır.
Ayrıca 3. köprü çevre yolu ve 3. havaalanı projeleri ile bölgenin bir cazibe merkezi olacağı, medyada şimdiden reklamı yapılmakta olan Kuzey İstanbul projesi sebebiyle bu tesislerin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının da 70 Milyon m3 kayba ilave edilmek suretiyle yeni içme ve kullanma suyu kaynaklarının bulunması gerekmektedir.
İkitelli’de kurulu bulunan içme suyu arıtma tesislerinin büyük bir bölümü devre dışı kalmak durumu ile karşı karşıya gelecektir.
‘İstanbul bir anda susuzlukla karşı karşıya kalacak’
DSİ’nin raporunda “İkinci Senaryo: En Olumsuz Durum” yazılı bölümde ise “proje öncesinde zemin etütleri ve sondajları yapılsa da uygulamada bazı beklenmedik hadiselerle karşılaşılabileceği”ne yer verildi. Raporun bu bölümünde de şöyle denildi:
“Bilhassa kayaçlarda bulunan kırık ve çatlakların sondajlarla tespiti mümkün olamamaktadır. Kanal açılarak su verdikten sonra bu kırık ve çatlaklardan Terkos gölüne tuzlu suyun girişim yapması, Terkos Gölü su kaynağının elden çıkması ve İstanbul’un büyük bir bölümün susuz kalması ile neticelenebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Gerek Terkos gölünün yıllık 140 Milyon m3, gerekse Yıldız dağlarından gelen 235 Milyon m3 ve Sazlıdere Barajı’ndan temin edilen 52 Milyon m3 olmak üzere toplam 427 Milyon m3 içme suyunun elden çıkması, İstanbul’un bir anda susuzlukla karşı karşıya geleceğinin göz önünde bulundurulmasını, bunun için gerekli tedbirlerin zamanında alınmasını elzem kılmaktadır.”
‘Kaynaklara tuzlu su geçişi olacak’
Kaybedilecek tespit edilen miktardaki su kaynağının yerine, yakın mesafelerde su kaynağı bulunmaması sebebiyle deniz suyunun arıtılarak ikame mecburiyetinde kalınacağı belirtilirken, Kanal İstanbul Projesi kapsamında özellikle Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalmasıyla Avrupa yakasında su ihtiyacının karşılanma durumu ve alternatif çözümlerin ÇED Raporu’nda değerlendirilmesi gerektiği söylendi. Terkos Gölü’nün ise halihazırda İstanbul’un Avrupa yakasının en önemli içme suyu kaynağı olduğu ve göle kanaldan karşılıklı (tatlı/tuzlu) su geçişi olabilme ihtimali nedeniylegerekli tedbirlerin alınması gerektiği vurgulandı:
İçme suyu isale hatları: Proje ile Terkos Barajı- Kağıthane İçmesuyu Arıtma Tesisi ile Terkos Gölü- İkitelli Arıtma Tesisleri arası isale hatlarını bölerek ve güzergahın doğu ve batısını su transferi anlamında bağlayan önemli isale hatlarının işlevini kaybetmesi durumu ortaya çıkacaktır. Buna sebebiyet vermemek için mevcut ve yeni yapılması düşünülen hatların köprüler ve/veya tüneller vasıtasıyla geçirilmesinin planlanması gerekmektedir. Konuya ilişkin İSKİ Genel Müdürlüğü’nün görüşü alınmalıdır.
Kanal inşaatının, raporda sayılan ve ıslah uygulama projeleri onaylanmış 13 dere yatağının havzalarını, topografyasını, akış rejimini değiştireceği, bu nedenle de onaylı projelerin revize edilmesi gerektiği söylendi. DSİ bu dereler için “Islah projesi onaylı dereler dışında söz konusu alandan çok sayıda dere geçmekte olup bu dereler Terkos ve Sazlıdere barajlarını besleyen İstanbul İli için önemli su kaynaklarıdır. Mevcut dere yatakları ile ilgili, bırakılması gereken kesit ve işletme-bakım yolu genişlikleri için DSİ 14. Bölge Müdürlüğümüzden ayrıca görüş alınmalı ve derelerin mevcut yatağını daraltıcı herhangi bir müdahalede bulunulmamalıdır” görüşüne yer verdi.
Yapılması gerekenler de şöyle sıralandı:
Kanal için belirlenen koridor hattında yapılacak olan bütün faaliyetlerde yer altı suları göz önüne alınarak proje etki alanının ortaya konulması gerekmektedir.
Proje etki alanını temsil edecek ölçekte, bu alanda bulunan jeolojik birimlerin hidrostratigrafik özellikleri ortaya konması gerekmektedir. Bu kapsamda jeolojik birimler, geçirimli birimler (akiferler), yarı geçirimli birimler (akitardlar) ve geçirimsiz birimler (akifüj ve akiklüdler) şeklinde sınıflandırılmalı ve söz konusu sınıflandırmada kullanılan hidrojeolojik kriterler belirtilmelidir (arazi deneyler, önceki çalışmalar vb.).
Proje etki alanındaki bütün kaynaklar, kaptajlar, çeşmeler vb. tespit edilerek bunlara ait kot, koordinat, debi, kullanım amacı vb. envanter verilmelidir.
Proje etki alanında bulunan varsa bütün kuyulara ait kot, koordinat, debi, yeraltısuyu seviyeleri, kullanım amacı, kuyu logları vb. bilgi/belgeler temin edilmelidir.
Proje etki alanındaki kuyu envanteri ve mevcut bilgiler kullanılarak hidrolik yük dağılımı ortaya konulacak ve yer altı suyu akım yönleri belirlenmelidir.
Hidrojeoloji haritası ve kesitler, proje etki alanını temsil edecek şekilde 1/25.000 veya 1/10.000 ölçekte, hidrojeolojik birimlere ait açıklamalar (lejand) ile birlikte sunulmalıdır. Bu harita ve kesitler üzerinde bütün su noktaları, yer altı suyu eş seviye eğrileri, yer altı suyu akım yönleri ve ruhsat, işletme, ÇED başvuru alan sınırları ile tesislerin yerleri gösterilmelidir.
Faaliyetin akifer birimler, yer altı suyu, kaynak, kuyu, çeşme, kaptaj vb. ile olası hakkında değerlendirmeler yapılmalı, bu kapsamda alınacak bütün önlem ve tedbirler açıklanmalıdır.
Dosyada, proje kapsamında jeolojik-jeoteknik ve hidrojeolojik araştırmalara yönelik deniz, göl ve kara ortamında sondaj ve jeofizik çalışmaların devam etmekte olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, yapılan/yapılacak olan bütün sondajlara ait log, kot, koordinat, yer altı suyu seviyeleri, sondajlar arasında korelasyon vb. envanterin sunulması önem arz etmektedir.
Hidrojeolojik açıdan önem arz eden noktaların belirlenmesinde yer altı suyu ile etkileşimin olacağı öngörülen alanların (örn. yer altı suyu-yüzeysuyu ilişkisi bağlamında Sazlıdere Baraj gölü, Terkos ve Küçük Çekmece Gölleri ve diğer yüzey suları, akifer özelliği gösteren birimler ve özellikle karstik yapılar vb.) göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Söz konusu projenin kazı çalışmaları sürecinde, güzergâh boyunca akiferlere tuzlu su girişimi olabilecek ve yüzeysel su kaynaklarının yetersiz olduğu veya kullanımının mümkün olmadığı (savaş, doğal afet vb.) durumlarda stratejik rezerv olan “akiferlerin” kirlenmesi riski ortaya çıkacaktır. Bu durumun meydana gelme potansiyeli ve alınması gereken önlemleri içeren bilgilerde belirtilmelidir.
Ayrıca inşaat aşaması ve sonrasında, yer altı suyunun denize ve koridor boyunca olabilecek boşalımının önlenmesi için alınacak tedbirler ifade edilmelidir.
Kullanılması yasak yer altı suyu işletme sahası üzerinde
Proje alanı koridoru içerisinde, Resmi Gazetede yayımlanan “İstanbul-Topkapı ile K.Çekmece arası Yeraltısuyu İşletme Sahası”nın da bulunduğu belirtilirken, raporda bununla ilgili şöyle denildi:
Bu bölgede emniyetli yeraltısuyu çekim rezervine ulaşıldığından, yeni su sondaj kuyusu açılması yasaklanmıştır. Bu işletme sahasındaki akiferlerin normal şartlarda kullanılmaması ve acil eylem planı çerçevesinde saklı ve stratejik rezerv olarak değerlendirilmesi gereken yerlerdendir. Söz konusu faaliyetin yapılması halinde bahsi geçen işletme sahaları ile ilgili değerlendirmelerin, alternatiflerin, çözümlerin, ve planlamaların sunulması önem arz etmektedir.
Proje-yeraltısuları etkileşimi konusunda hidrojeolojik açıdan önemli alanlarda (yeraltısuyu-yüzeysuyu ilişkisi bağlamında Sazlıdere Baraj gölü, Terkos ve Küçük Çekmece Gölleri ve diğer yüzey suları, akifer özelliği gösteren birimler ve özellikle karstik yapılar vb.) alınacak olan tüm sızdırmazlık önlemlerinin, izolasyonların, acil kaza/eylem planlamalarının belirlenmesi (örn. kanalda meydana gelebilecek deniz taşıtlarının oluşturabileceği kirlilik vb.) ve detaylı olarak açıklanması gerekmektedir.
Nüfus artışıyla içme suyu ihtiyacı da artacak
“Taşkın Kontrolü ve Drenaj Çalışmaları İle İlgili Hususlar”, “Su Kullanımı İle İlgili Hususlar” gibi bölümlerin de yer aldığı raporda, DSİ tarafından “Kanal İstanbul projesinin uygulanması aşamasında kamulaştırma nedeni ile ortaya çıkacak sorunların faaliyet sahibi tarafından çözümleneceği taahhüt edilmelidir” denildi.
Projenin uygulanması halinde, kurulacağı açıklanan yeni yerleşim merkezlerinin yanı sıra projenin etkisi ve İstanbul’un hâlihazırdaki büyüme eğilimi ile beraber şehrin nüfusunun artamasıyla da içme suyu ihtiyacında da artış olacağı kaydedildi. Artan içme suyu ihtiyacını karşılamak maksadıyla alternatif içme suyu kaynakları belirlenip, çevreci çözümler geliştirilmesi ve yağmur sularını toplayacak kollektör sisteminin kurulması gibi önlemlerin de irdelenmesi tavsiye edildi.
‘Tedbir alınsın, risk analizi yapılsın’
Raporun sonuç bölümünde ise proje kapsamında önerilen 4 No’lu Alternatif Güzergâh alanının su kaynakları bakımından önemli riskler barındırdığı belirtilerek, bazı konularda detaylı çalışma yapılması gerektiği söylendi:
İstanbul’un içme suyu teminini sağlayan önemli barajlardan Sazlıdere Barajı’nın (52,0 Milyon m3) durumu,
İstanbul’un içme suyu teminini sağlayan en önemli tesislerden biri olan Terkos Gölünün (140 Milyon m³) kirlenmesi/yok olması ve bu bölgede kıyı dinamiğine ve hidrojeolojik sisteme müdahalenin getirebileceği durumun değerlendirilerek gereken tedbirler alınmalıdır.
Proje güzergahı boyunca yeraltı sularının miktar ve kalite yönünden etkilenme durumu değerlendirilmelidir.
Havzada hidrolojik bütünlüğün bozulması, taşkın ve kanalda oluşabilecek rüsubat birikimi için risk analizleri yapılmalıdır.
Kanal İstanbul’un inşası sırasında mevcut içme suyu hatlarının kesilmesi anında alınacak tedbirlerle alakalı çalışmalar detaylandırılmalıdır.
DSİ ayrıca bu duruma karşı proje koridoru içinde (ÇED alanında) Sazlıdere Barajı’nı bypass edecek şekilde alternatif güzergâh da teklif etti.