Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 45. yılında Taksim Hill otelde SMF, Partizan ve Yeni Dünya İçin Çağrı ortak bir sempozyum düzenledi. “68’in 50. Yılında “Gerçekçi ol, İmkansız görüneni iste” şiarıyla düzenlenen sempozyum durulan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından kurumlar adına ortak açılış konuşması okundu.
Sempozyumu düzenleyen kurumlar adına yapılan açılış konuşmasında 68 hareketinin dünyada ve coğrafyamızdaki tarihsel arka planına ve gelişimine yer verildi. 68 kuşağının her şeyden önce yeni bir dünya yaratmak için yola çıkan devrimcilerin, komünistlerin öncülüğündeki bir hareket olduğunu kaydeden konuşmacı, sempozyumda 68 hareketinin 50. Yılında bu hareketten neler öğrenilebileceğinin sorgulanacağını belirtti. Konuşma şu şekilde sonlandırıldı: “68 dersleri temelinde güncel siyasal gelişmeler ve görevler üzerinde durmak 68’in Türkiye’ye yansımasını bilince çıkarmak, 68 hareketi içerisinde özel olarak İbrahim Kaypakkaya’nın rolü üzerine durmak ve tartışmak amacıyla bu sempozyumu düzenledik”
Açılış konuşmasının ardından dünyada ve ülkemizde 68 hareketini ortaya çıkaran gelişmeleri gösteren bir sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.
Sinevizyonun ardından “68 Dersleri ışığında Güncel Siyasal Gelişmeler ve Görevlerimiz” başlıklı oturum başladı. Oturumun moderatörlüğünü Fatmagül Yolcu üstlendi. Oturumda Sosyalist Meclisler Federasyonu adına Emrah Saltık, Alınteri adına Mürüvvet Küçük, HDP adına Murat Mıhçı, YDİ Çağrı adına Çetin Deste, KÖZ adına ise Niyazi Armutlu konuşma gerçekleştirdi. İlk sözü Köz adına Niyazi Armutlu aldı. Armutlu sözlerine kendisinin 68 ya da 78 kuşağından biri olmadığını, 71 devrimci kopuşu sürecinin devamcıları olarak gördüğünü ifade etti. Örgütlü mücadelenin önemine değinen Armutlu, Kaypakkaya ve devrimci komünistleri anmanın ancak ve ancak örgütlü mücadele yürüterek olabileceğini ifade etti. Türkiye ve dünya devrimci/komünist ayrım ve tartışmalarına değinen Armutlu, 71 devrimci kopuşunun önderlerinin yeterince anlaşılamadığını belirtti. 1920- 1970 yılları arasında Türkiye’deki sol hareketin bütün geri ve oportünist yanlarının deşifre edilip eleştirilmesinin TKP/ML hareketinin ayırt edici yönü sayesinde olduğunu vurguladı.
HDP’den ise Murat Mıhçı konuşma yaptı. Kendisinin Ermeni bir sosyalist olduğunu vurgulayan Mıhçı böylesi bir sempozyumda olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek Armenak Bakırcıyan, Hrant Dink gibi önemli Ermeni devrimcilerinde Kaypakkaya hareketinde mücadele yürüttüklerini belirtti. Ancak bu dönemde bu devrimcilerin kendi ulusal kimliklerini saklamak ve isimlerini değiştirmek zorunda kalmalarını sorgulamak gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde coğrafyamızda sosyalist mücadelenin öncüleri olan Paramaz gibi Ermeni sosyalistlerin de ancak yıllar sonra fark edilerek anıldıklarını ancak bu anmalara dahi Türkiye ve Kürdistanlı sosyalistlerin yeterince dahil olamadıklarını eleştirerek konuşmasına devam etti. Öncesinde daha dar bir örgütlenme içerisinde Ermeni bir sosyalist olarak faaliyet yürüten Mıhçı, HDP siyasetiyle birlikte daha geniş kitlelere açılan bir politikanın bir parçası olduğunu belirtti.
Mıhçı’nın ardından YDİ Çağrı adına Çetin Deste konuşmasını gerçekleştirdi. Emperyalizmin Ortadoğu’daki pazar dalaşının Türkiye’ye yansımasına dair bir konuşma yapan Deste, Türkiye’nin emperyalistlerin çıkarlarına ters düşen politikalar yürüttüğünü ifade etti.
Alınteri’nden ise Mürüvvet Küçük konuşma yaparak Kaypakkaya’nın 71 kopuşunda önemli tezler ortaya koyduğunu ancak fikirlerinin diğer devrimci önderlere göre gölgede kaldığını ifade etti. Bunun sebebinin kentlerin görüş alanına girememeleri ve ayrılık sürecinin Mahir ve Deniz’e göre daha geç bir sürede olmasından kaynaklı olduğunu belirtti. Ancak bütün bunlara rağmen Kaypakkaya fikirlerinin diğer 68 hareketi önderlerine göre daha bütünlüklü bir kopuşu ifade ettiğini belirtti. Ayrıca Küçük Kaypakkaya’nın fikirlerinin ardılları tarafından doğru bir çizgide uygulanamadığını ifade etti.
Son sözü ise Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan Emrah Saltık aldı. Saltık, AKP iktidarı sürecinde ülkedeki iç dinamiklerin iktidar eli ile desteklenen cemaatleşme aracılığıyla işçi sınıfının, sınıf bilincinden uzaklaştırılarak ‘muhtaç ve dilenci’ konumuna itildiğini ifade etti. Kaypakkaya’nın ayırt edici yanının esasen sınıf çelişkisinde aldığı pozisyon yani komünist oluşu ve uzlaşmaz bir devrimci çizgiyi teslim etmesi olduğunu vurgulayan Saltık, bugün Kaypakkaya’nın bu pozisyondan değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Kaypakkaya’nın kendi döneminde yaptığı tahlillerin zamanla güncelliğini yitirebileceğini ancak onun diyalektik yönteminin esas alınması gerekerek çizgisinin sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.
Dikey olarak şekillenen ve dayanışmanın aksine aşağılamaya dayanan hayırsever kapistalizmin işçi sınıfının bilincinin karartmasındaki başarısının ülkedeki sosyalistlerin eksikliğinden kaynaklandığını belirten Saltık, bu konuda özeleştirel bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini ifade etti.
Kaypakkaya’nın Kürt ulusal sorununa yaklaşımıyla ilgili açıklamada bulunan Saltık, Türkiye sosyalist hareketinin totaliter Türk modernizminden bir kopuş sergilememesinden kaynaklı Kürdistan’da uygulanan katliamların kapitalizm geliştirdiği iddiasıyla olumladıklarını ve bunun Kaypakkaya tarafından deşifre edilerek eleştirildiğini vurguladı.
Saltık’ın konuşmalarının ardından sempozyum soru-cevap bölümüyle devam etti.