Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK), yeni siyasal kampanyasının emperyalist savaş karşıtı muhtevada olacağını duyurdu. ADHK, “Emperyalist Savaşlara Karşı Sosyalizm Mücadelesini Yükselt! Geleceği Örgütle!” şiarıyla bir kampanya başlattı. ADHK, emperyalist savaşlara karşı başlattığı kampanyayı yazılı bir açıklama ile kamuoyu ile paylaştı. ADHK, savaşsız bir dünyanın ancak savaşın kaynağı kapitalizm ortadan kaldırılarak mümkün olabileceğine dikkati çekerek gerçek kurtuluşun sosyalizmde olduğunu vurguladı.
ADHK’ın “Emperyalist Savaşlara Karşı Sosyalizm Mücadelesini Yükselt! Geleceği Örgütle!” şiarıyla başlattığı kampanyanın tam metni aşağıdadır;
Emperyalist Savaşlara Karşı Sosyalizm Mücadelesini Yükselt ! Geleceği Örgütle !
Emperyalist Kapitalizm Bir Savaş Makinasıdır!
Dünya üzerinde emperyalist rekabetin sonucu olarak gelişen hegemonya mücadelesinin, diğer bir deyimle emperyalist yağma ve talanın ayak basmadığı, hakimiyeti altına almak için siyasi-askeri operasyon geliştirmediği tek bir metrekare toprak dahi kalmamıştır.
Rusya’nın Ukrayna işgali, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı vahşi soykırım, Azerbaycan’ın Artshak’ı işgali ve Kürdistan parçalarındaki aralıksız devam eden işgal durumu, Sudan’da iç savaş, Fransa’nın eski sömürgelerinden (Fransa’nın politik ve ekonomik nüfuzunun sürdüğü yerler) Yeni Kaledonya, Nijer, Mali, Burkina Faso’dan tek tek kovulması. Bunlar yakın döneme damgasını vuran savaşlardan bazıları.
Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde bir soykırım yaşanıyor: İşgalci İsrail ordusu tarafından öldürülen sivillerin sayısı 40.000’in üzerinde, bildirilmeyen vakaların sayısının ise daha fazla olduğu kesin. İsrail saldırılarında öldürülenlerin yaklaşık %40’ı ise çocuk. Bölge coğrafyasında yaşana fiili savaş İsrail’in Lübnan’ın Kuzeyine saldırması, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesi ile yeni bir boyut kazandı. Lübnan’ın fiilen işgal edilmesi girişimi, HAMAS, Hizbullah ve FHKC önderlerinin katledilerek Filistin Direnişinin engellenmeye çalışılması, Siyonist İsrail rejiminin elbette ABD desteğiyle bölgesel düzeyde topyekûn bir savaşı başlatmak için yürüttüğü provakatif saldırılardır.
Bu coğrafyada yaşanan savaşlar noktasında hem askeri hem de ekonomik olarak Avrupa devletlerinin doğrudan müdahalesinin olduğunu biliyoruz. Örneğin; bir apartheid rejimi olan İsrail’in en büyük ikinci silah tedarikçisi Almanya’dır. Diyebiliriz ki Alman burjuvazisi Gazze sokaklarında can veren çocukların kanıyla beslenmektedir. Yine halihazırda ortadoğu başta olmak üzere dünya üzerinde devam savaşların tamamında Avrupa menşeli silah teknolojileri ve silah sanayi ürünlerinin kullanıldığını görüyoruz.
Silahlanma yarışı Dünyamızı felakete götürüyor!
Nükleer silahlanma yarışı savaşın silahlı güç kullanımı noktasında ulaştığı zirveyi ve yıkım kapasitesini göstermesi açısından özel öneme sahiptir. Fiilen kullanılmaları durumunda dünya üzerindeki organik yaşamın tümüyle yıkımına yetecek miktar ve güçte nükleer silah üretilmiş ve şu an kullanıma hazır durumdadır. ABD ve Rusya en fazla nükleer savaş başlığına sahip iki ülkedir.
Alman emperyalizmi, pazar payını genişletme politikasına paralel olarak militarist aygıtlarını takviye ediyor. Otomotiv ve savaş uçağı üretimindeki payı, petrol ürünleri ve elektrik üretimi alanında uluslararası rolü ve sömürge geçmişinden edindiği deneyimleriyle Fransa, pazar kavgasından geriye düşmediğini eylemleriyle ortaya koyuyor. Son yıllarda en çok silah ithal eden ülkelerden biri olan İngiltere, gerginlik ve çatışmaları, Rusya’yı Ukrayna savaşını kışkırtması örneğinde görüldüğü gibi körüklüyor.
ABD ve Avrupalı emperyalistlerin milyarlarca dolarlık ekonomik yardım, uçaksavar füzeleri, tank öldürücü silahlar, savaş mühimmatı, paralı ve gizli resmi askeri birliklerle katıldıkları bir savaş olarak Rusya- Ukrayna savaşı emperyalist blokların minimal düzeyde gerçekleştirdiği bir dünya savaşı veya başka bir ifadeyle bölgesel bir vekalet savaşı olması açısından emperyalizmin savaş üretme kapasitesini çıplak şekilde gözler önüne seriyor
Silah sanayi kapitalist ekonominin güçlendirici sektörlerinden biri haline gelmiştir. Türk savaş sanayisinin son yirmi yılda önemli gelişmeler sağladığını ve bu gelişmelerin ülke ekonomisine ciddi girdiler sağladığını ve AKP’nin bu gelişmeden politik olarak avantaj elde etmesi önemlidir. Türkiye’nin 2023 yılı gelir vergisi rekortmeninin BAYKAR yönetim kurulu başkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar olması kuşkusuz Türkiye gibi emperyalizme bağımlılık ilişkilerinin hâlâ belirleyici olduğu bir ülkede dâhi silah sanayi ve silahlanmanın ulaştığı boyutu göstermesi açısından anlamlıdır.
Emperyalist savaş ölüm, açlık, yerinden edilme ve göç demektir!
Emperyalist- burjuva devletler cephesinde yaşanan bu gelişmeler, doğal sonucuna ulaşmakta ve ezilen halkların muhatabı olduğu savaşlar biçiminde siyasal planda cereyan etmektedir. Bu soykırım ve savaşlardan zarar görenler her zaman sıradan, çalışan insanlar, özellikle de kadınlar ve çocuklar oluyor. Savaşların hedef aldığı geniş yığınları ölüm, açlık, yerinden edilme ve göç vuruyor.
Dünyanın efendileri yeni pazarlar fethetmek ve dünyanın kaynaklarını sömürmek için savaşları körüklemek suretiyle zenginliklerine zenginlik katarken savaşlar ve savaşların yarattığı büyük ekonomik yıkımlar sonucunda milyonlarca insan evlerini terk etmek mecburiyetinde kalıyor. Türlü zorlukları göze alarak göç yollarına düşen sığınmacıları bazen Akdeniz’de batırılan botlar bazen ise sınırlara konuşlandırılmış çeteler bekliyor. Sığınmacılar hedef ülkelerine ulaşabildikleri takdirde ise devletlerin Uluslararası hukuk metinlerini hiçe sayarak iltica hakkını kuşa çeviren keyfi uygulamalarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Kamplarda kötü muameleye uğruyor, yıllarca iltica hakkı tanınmadan bekletiliyor, Devletler arası kirli pazarlıkların konusu olarak birer meta gibi deyip yerindeyse “alınıp- satılıyor” veya Dublin Anlaşması bahane edilerek yapılan zorla geri gönderme uygulamalarının mağduru oluyorlar.
Emperyalist-Kapitalist sistem kadın üzerindeki ataerkil baskı ve sömürünün yeniden üretilmesi, doğa ve eko sistemin talan ve yıkımıdır!
Emperyalist saldırı ve işgallerde kadının yaşadıkları açıkça orta yerde duruyor. Özellikle Ortadoğu’ya yönelik saldırılarda ve günümüz özgünlüğünde Filistin halkına yönelik soykırımda çocukların ve kadınların katledilmesini her gün izliyoruz. Emperyalizmin her savaşı insanlığın tarihine yazılan kara bir lekedir ve Kadına barış ve hak götürecekleri savunusuyla saldıranların kadınlara bıraktıkları sadece ölüm, sevdiklerinden ayrılma ve daha da önemlisi toprağından göç etmek zorunda kalmasıdır. Kapitalizmin sınırsız talan ve yıkımı kadının yaşamını yaşam olmaktan çıkarmakta ve tüm yönlerden cendereye almaktadır. Yani özetle gerici egemen güçlerin kadına bakış açısı savaş durumlarında daha da ileri çıkmakta, kadının bedenine yönelmekte ve kadını mağdurlaşmaktadır. Tüm bu koşullar altında kadınlar mücadeleye katılmakta, kendi savaşının savaşçısı olma bilinciyle yaşamda yerini almaya devam etmektedir.
Dünyayı adeta bir pasta gibi bölüşerek halkların üzerine savaş yağdıran emperyalist burjuva sistem, göç konusunda ise özel ilgi alanımıza giren Avrupa devletleri, bizzat yaratıcısı oldukları krizleri aşabilmek adına emekçi halka sosyal kesintiler, yoksulluk ve ırkçılıktan başka bir şey sunmuyor. Avrupada devasa oranda kamu bütçeleri silahlanma ve savaş için harcanırken, eğitim, sağlık, altyapı ve adil ücretler kesintiye uğruyor. Bu kapitalist- emperyalist sistemin bizim için, halkın büyük çoğunluğu ve onların ihtiyaçları için çalışmadığı ayandır. Bu sistem, yalnızca küçük bir azınlığın kârı için çalışıyor. Son olarak Almanya’nın kara sınırlarında yaptığı kontroller veya İsviçre hükümetinin 2029’a askeri harcamaları istisna tutarak daha ziyade eğitim ve sosyal yardımlar gibi sosyal alanlardan yapacağı kesintilerle bütçe sıkılaştırmasına gitmesi içine yaşanan krizin emekçi halka yansıtılmasının basit örneklerdir.
Savaşsız bir dünya ancak savaşın kaynağı kapitalizm ortadan kaldırılarak mümkün olabilir!
Güven içinde yaşanabilir gerçek bir barış dönemi, ancak savaşın kapitalist kaynağı ve nedenleri ortadan kaldırılarak sağlanabilir. Aksi durumda, emperyalist haksız savaşlar ve savaş üretme potansiyeli var olmaya devam edecektir. Sermaye, daha çok kâr için dünyayı “kazanç alanı”na dönüştürmeye devam ederken, emekçiler kapitalist rekabetin ve paylaşım savaşlarının kurbanı olacaklardır. Kapitalist sistemin ulaştığı emperyalist aşamada, emperyalizmin bir örümcek ağı gibi sarmaladığı dünyamızda savaşlar kaçınılmazdır. Çünkü Kapitalizmi karakterize eden rekabetçi özelliği, büyümeyi zorunlu kılmaktadır. Kapitalist sistemde düşeni yemek esastır. Sürekli olarak büyümek zorunda olan Kapitalist sermaye kaçınılmaz olarak yeni pazar bulmak veya pazar alanını genişletmek zorundadır. Bu da elbette hegemonya arayışı ve bunun kanlı hali olarak savaş demektir.
Bu kâr hırslı, savaş kışkırtıcısı ve insanlık düşmanı sistemle mümkün olan tüm mücadele araç ve yöntemlerini kullanarak mücadele etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Acı çekmek, kaçmak ya da ölmek zorunda olmadığımız; barış, özgürlük ve refah içinde onurlu ve kendi kaderimizi kendimiz tayin ederek yaşadığımız bir dünya hepimizi en doğal hakkıdır.
Sosyalizm İnsanlığın Tek Gerçek Kurtuluşudur!
Yukarıda tarif edildiği haliyle bir kurtuluşun tek adresi Bilimsel Sosyalizm’dir. Sosyalizm, tüm insanların gezegenimizin zenginlik ve kaynaklarına eşit erişime sahip olduğu ekonomik ve sosyal bir düzendir. Sosyalizm herkes için barış ve refahı garanti eder. Sosyalizm, Kapitalizmin ekonomik-hukuki- felsefik reddiyesi üzerine kurulu, onunla taban tabana zıt bir sosyo-ekonomik formasyon olması ve günümüzde insanlığın ulaştığı en ileri sosyal paradigmayı temsil etmesi açısından tek alternatiftir.
Emperyalist Yıkım Karşısında Devrimci Görevlerimize Sarılalım!
Sömürülen sınıf ve ezilen halk kitleleri, kendileri için kölelik koşulları demek olan kapitalist emperyalist güçler arası savaşın yedeği olmayı reddetmelidir. Kendi burjuva egemen sınıflarıyla başta olmak üzere, her türlü kötülüğün kaynağı demek olan kapitalizmle kavgaya tutuşmalı, emperyalist- kapitalist sistem ve onun kaçınılmaz sonucu olan emperyalist savaşlara karşı tüm gücüyle Bilimsel Sosyalizm için mücadeleyi yükseltmelidir.
Ukrayna işgaline son verilsin savaş son bulsun!
Filistin’e ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırılarını durdurulması için harekete geçelim !
Yıkıma, yoksulluğa, göçe ve kıyıma yol açan savaşlara biz karar vermedik, sorumlululuğunu biz taşımayacağız!
Emperyalist- kapitalist barbarlığa karşı, birleşelim, mücadele edelim, kazanalım!
Yaşasın devrim-yaşasın sosyalizm.
Kahrolsun emperyalist savaşlar, işgal ve ilhaklar
Yaşasın Filistin, Lübnan ve Rojava halklarının kardeşliği
Yaşasın halkların enternasyonal dayanışması
ADHK