Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1024’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, karanfiller ve kaybetttirilen kişilerin fotoğrafları taşındı. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda hak savunucusu da eyleme destek verdi. Bu haftaki eylemde 2 Kasım 1996 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen 18 yaşındaki Mehmet Şirin Bayram ve 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) avukat Jiyan Tosun, ilk olarak belediyelere kayyım atamasına tepki gösterdi. Tosun, “Ne yazık ki her güne ülkeyi çözümden, barıştan uzaklaştıran yeni sorunlarla uyanıyoruz. Bu sorunlardan biri de yurttaşlık statümüzü ve anayasal haklarımızı hedef alan kayyum atamaları oldu” dedi. Tosun, “Belediyelere kayyum atanması, seçme ve seçilme hakkına yönelik ağır bir saldırıdır. Kayyumlar yoluyla bu hakkın özünün etkisiz hale getirilmesi, seçmen iradesinin yönetime yansımasının engellemesi anlamına gelmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesini, insan hakları ve demokrasi değerlerini tümüyle ayaklar altına alan bu engelleme kabul edilemez. Kayyum uygulamasına son verilsin. Halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanları derhal göreve iade edilsin” ifadelerini kullandı.
Tosun, 28 yıl önce gözaltında kaybettirilen Bayram ve Tekin’i unutmadıklarını vurguladı. Tosun, iki isme dair şunları aktardı: “Bayram Ailesi, Kulp Demirli köyüne bağlı Bira Zeyna mezrasında yaşıyordu. Korucu olmaya zorlanan köylüler ağır baskı görüyordu. Tüm baskılara rağmen köylüler korucu olmayı kabul etmeyince 1994 yılında köy yakıldı ve insanlar zorla yerinden edildi. Bayram Ailesi de Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldı. Mustafa Bayram, oğlu Şirin ile birlikte inşaatta çalışmak için Kocaeli’ye gitti. 18 yaşında olan Şirin, ailesine sevdiği bir kız olduğunu söyledi. Aileler görüştü ve söz kesildi. Şirin nişan için Kocaeli’nden eve geldi. 2 Kasım 1996 tarihinde köyde yaşayan amcasını ziyaret etmek için yola çıktı. Hava kararınca, devam eden operasyonlar nedeniyle tehlikeli olur diye yola devam etmedi. Geceyi geçirip sabah yola devam etmek üzere akrabaları olan Ramazan Tekin’in Kulp’un Demirci köyündeki evine gitti. 2 Kasım 1996 gecesi 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in evi askerler ve korucular tarafından basıldı. 65 yaşındaki Ramazan Tekin ile evde misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Kulp İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldüğü ve beş gün karakolda tutulduğu bilgisi ailelerine ulaşsa da başvurdukları karakoldan ‘Biz almadık, bizde yok’ cevabı verildi.”
Bayram ailesinin tanıdık koruculardan bilgi istediğini ve ertesi gün M.B. isimli korucunun Bayram’ı gözleri bağlı bir şekilde İlçe Jandarma Karakolu’nda gördüğünü belirten Tosun, korucu M. B.’nin Bayram ile konuştuğunu söylediğini ifade etti. Tosun, “Ancak karakola çağrılan korucu, şiddet görüp tehdit edilince tanıklığını geri çekti. Aileler savcılığa başvurdu. Hazal Tekin, evlerine yapılan baskında eşini ve misafirleri Mehmet Şirin’i gözaltına alanların içinde iki korucuyu tanıdığını, isimlerinin Fettah ve Cumali olduğunu söyledi. Kayıplarına ulaşmak için resmi makamlara başvuran aileler ‘Askeriyeyi şikâyet ediyorsunuz’ diye ağır baskı ve tehditle karşılaştı. Diğer gözaltında kaybetmelerde olduğu gibi etkin soruşturma yürütülmedi. Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamadı; akıbetleri karanlıkta, failleri cezasız bırakıldı” dedi.
Tosun, şöyle devam etti: “28 yıldır Bayram ve Tekin aileleri sevdiklerinin akıbetini öğrenememenin acısıyla yaşıyor. 28 yıldır annesi, babası, kardeşleri Mehmet Şirin’i arıyor. 28 yıldır nişanlısı ‘Ölü ya da diri bir haber alıncaya kadar Şirin’i bekleyeceğim’ diyor. Hemen şimdi bu hukuksuzluğa son verecek, Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbetlerini açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak etkinlikte bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ramazan Tekin, Mehmet Şirin Bayram ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” diye söyledi.
Mehmet Şirin Bayram’ın kız kardeşi Halime Bayram’ın gönderdiği mektup okundu. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, mektubun içeriğini şöyle paylaştı: “28. yılında da aynı inanç aynı kararlılık, aynı özlem ve aynı acıyla, Şirin’i aramak… Şirin’i aramak derken; adalet aramak, bir insanın yaşam hakkını aramak ve onu hatırlatmak… yaşam hakkı elinden alınmış Şirin’in ve binlercesinin hesabını sormak. 28 yıldır her cumartesi Şirin’in sapasağlam, evden alınıp, bir daha geri dönmemesinin hesabını sormak, faillerinin bulunup en ağır şekilde yargılanmasını istemek. Sevdiklerimizin kemiklerini aramaya bizi mahkûm edenlere hesap sormak. Kaybedilen evlatlarının mezarını arayan annelere bu ağır acıyı yaşatanlara, gerçek yargı önünde bir gün hesap sorabilmek için, on yıllarını meydanlarda geçiren kayıp yakınlarının, hakikat ve adalet arayışı, elbette ki bir gün üstün gelecek. Bu adalet arayışının yerini bulacağına inanarak, Şirin’in şahsında, kaybedilen bütün sevdiklerimizin akıbetini sormaya devam edeceğiz. Bu devlet, bu coğrafyada her anneye bir evlat canı borçlu. Bu coğrafyada devletin her kardeşe bir kardeş can borcu var. Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var. Devlet bu hakikatle yüzleşmek zorunda. Devleti yönetenler Cumartesi Anneleri’nin, kayıp yakınlarının sesini duymalı ve bir an önce, zaman kaybetmeden bütün yargı mekanizmalarını harekete geçirerek faillerin ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını sağlamalıdır. Bu ülkede bir iç barış sağlanacaksa öncelikle Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışı görülmelidir. Biz, Şirin’in gözaltında kaybedilişinin 28’inci yıldönümünde de hakikat ve adalet talebimizi yineliyoruz. Şirin’i ve arkadaşlarını bulun, faillerini yargılayın diyoruz.”