Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul seçimlerine ilişkin yapmış olduğu değerlendirmede şu ifadelere yer verildi. “Arkadaşlarımızın mazbatalarını ellerinden aldılar. En sonunda gelip İstanbul’a da kayyım atadılar. Biz bunlara dedik ki bizde kayyım alerjisi var, kayyım atarsanız gelip süpürürüz. Öyle de yaptık.”
Sivas Katliamı’ıda yaşamını yitirenleri anan Temelli, “Alevi katliamlarının hesabını soracağız; yüzleşmeyi başaramadığımız sürece toplumsal barışı sağlamak mümkün değildir” diye konuştu.
Konuşmasının öne çıkanları şöyle:
‘Bu Katliamla Yüzleşmemiz Gerekiyor’
Bu katliamlarla yüzleşmemiz gerekiyor. Acilen hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalı ve yüzleşme adına adımlar atılmalıdır. Yaraları sarabilmemiz açısından yüzleşme önemli. Halfeti’de insanlara nasıl işkence yapıldığını çok net hatırlıyoruz. Hala soruşturma başlatılmadı. Bu iktidar bir zulüm iktidarıdır. Halkı cendere içerisine alan bir iktidar anlayışı vardır. Şiddet sadece içeride değil, sınır ötesinde de devam ediyor. Sınır ötesi operasyonlar nasıl bir zulme yol açıyor, kimse bilmez. Irak’ta 4 köylü operasyon sırasında hayatını kaybetti. Giderek orada insanları yerinden eden bir zihniyet iş başında. Afrin’den Çukurca’ya kadar “Kürtsüzleştirme” politikası uygulanıyor. Nasıl ki, siz toprak bütünlüğünden bahsediyorsunuz sürekli, o zaman Irak ve Suriye’de de toprak bütünlüğüne saygı gösterin. Dış politika böyle inşa edilir.
‘Zam Hükümetidir Bunlar’
‘AKP fabrika ayarlarına dönüyor’ diyorlar. Bunlar ayar tutmaz artık. Türkiye emekçileri, kadınlar artık bu köhne siyasete yüzünü dönmeyecek. Ekonomide de yeni bir mesele önümüze geliyor. AKP fabrika ayarlarına dönerse bu mesele çözülecekmiş. Bugün yaşadıklarımızın nedeni AKP döneminde yaşanan iktisat politikalarının sonucudur. Bit pazarından nimet üretmeye çalışmayın. Bugün yeni siyaset zamanıdır. Benzin 7 lirayı geçti. Ekonomide düzelme dedikleri bu. Yakında doğalgaza da zam gelir. Temmuzda doğalgaza zam yapıyor. Şimdi hissetmiyoruz; kışın kombi mi sizi ısıtıyor, siz mi kombiyi belli değil. Zam hükümetidir bu. Halka yoksulluk dayatarak kendileri şatafat içinde yaşıyorlar. Doğayı, tarihi yok ediyorlar. Emeğin sömürüsünü inşaatlarda görmeniz mümkün. 17 yıldır sorun ürettiler, şimdi artık bu sorunların üzerinden çözüm üretecekleri algısı yaratıyorlar. Bu mümkün değil.
Halklara Mağduriyet Yaratan G-20’dir
Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesine göz koydular. Bütçe açığı 80 milyarı neredeyse yakalamış durumda. Merkez Bankası akçesiyle bu açığı kapatarak, taşıma suyla değirmeni çevirmeye çalışıyorlar ama değirmende buğday yok. Bunların Türkiye’ye vereceği bir şey yok. G20’de bir araya gelip silah ticareti konuştular. Sana bu silahları satıyorlar, sen de bunları almak zorunda kalıyorsun. Dış politikan yok, ekonomi politikan yok ve bunları emekçilere ödetiyorsun. Ekonomi o kadar kötüye gidiyor ki gelecekte G20 de bunları kabul etmeyecek. Etmesin, zaten bu G20 dağıtılsın. Dünya halklarının mağduriyetini yaratan işte bu G20. dünyada sömürüyü derinleştirmek istiyorlar. Bunun bedelini Ortadoğu halkları ödüyor. Bu G20 zihniyetine karşı Ortadoğu halklarıyla barış mücadelesini yükseltmeliyiz.
‘Kayyımı Süpürdük’
23 Haziran’da İstanbul’da bir demokrasi referandumunu ortaya koyduk. Ortaya bir seçenek koyduk. Dedik ki bu barış ve demokrasi seçeneğidir. Başarılı olduk 31 Mart’ta. Bunu hazmedemeyenler her yerde bize adaletsizliği dayatmaya devam ettiler. Arkadaşlarımızın mazbatalarını ellerinden aldılar. En sonunda gelip İstanbul’a da kayyım atadılar. Biz bunlara dedik ki bizde kayyım alerjisi var, kayyım atarsanız gelip süpürürüz. Öyle de yaptık. İstanbul’da seçimi bir referanduma çevirdik. Bu Türkiye siyasetinde umudun büyümesidir. Artık Türkiye siyaseti yarını konuşmak zorundadır. Yeni bir siyaseti var etme zamanıdır. Bunun yolunu İstanbul’da açtık. İstanbul bir emekçi şehri. İstanbul’da büyük bir itirazı emekçilerle birlikte yaptık. Kadınların, Kürt halkının itirazını örgütledik. Omuz omuza faşizme karşı mücadelemizi büyütüp bu faşist bloka İstanbul’da bir darbe vurduk. Barış ve özgürlüğün yolu açıldı. Şimdi demokrasi ittifakıyla birlikte bu yolda yürümeye devam etmeliyiz.
5 Generalin Oturup Dayattığı Anayasa İle Yönetiliyoruz
Tüm Türkiye halklarına dedik ki; bir uydurma sistem içinde Türkiye tecritleştiriliyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi nedeniyle Türkiye krizlerle boğuşuyor ve bu krizlerden bu sistemle çıkılamaz. O zaman bir seçenek yaratmalıyız. Bu seçim seçenek yaratma gücünün açığa çıkarılmasıydı. Bunu da başardık. Bu sistem rehabilite edilemez. Bu partili cumhurbaşkanlığı sistemi çoğulculuğu yok sayan, farklılıkları birbirine düşman eden bir anlayış. Bu anayasa bir cunta anayasası. 17 kez değişikliğe uğramış. Bu anayasa halkların, toplumun anayasası değil. 5 generalin oturup dayattığı bir anayasadır. Şimdi bu anayasadan yararlanıp cumhurbaşkanlığı sistemini yaratanlar toplumsal barışı dinamitledi.
‘Tek Adam Rejimi Çöküştür’
Bu tek adam rejimi bir çöküştür. Bu sistemle uçacağız dediler. Yamaç paraşütü yapıp paraşütsüz atlamaya benziyor bu. Yolsuzluk, yoksulluk, haksızlık, adaletsizlik her yeri sarmalamıştır. Buradan çıkışı hep beraber bulmalıyız. Özellikle son 1 yılda yaşadıklarımızdan önemli dersler çıkarmalıyız. Ders çıkarmayanlara 31 Mart’ta da 23 Haziran’da da bir ders verdik. Ön yargılardan kurtulmak zorundayız, bir müzakere zeminini yaratmak zorundayız. Bunu da bütün toplumu çağırarak, bunu parlamentoya sıkıştırmadan yapmalıyız. Tüm halkları, partileri, sendikaları, kadınları bu müzakere zeminine çağırıyoruz. Bu müzakere faşizme karşı mücadeledir. Tüm toplumsal kesimler yan yana gelsin. Bir toplumsal sözleşmeyi var edelim. Bugün demokratik anayasa zemininde uzlaşmak, demokrasi adına barış adına atılabilecek en güçlü adımdır. Bunun için yan yana gelmeli, anayasayı bizzat biz yapmalıyız. Türkiye halkları olarak ortak vatanda bir arada yaşama iradesine sahip olan bizler bu anayasayı yapalım. Ancak o zaman bu krizlerden çıkabiliriz. İşsizliğe, yoksulluğa, zulme o zaman son verebiliriz. Eğer yan yana gelemezsek bu ceberrut anlayış bu düşmanlıktan beslenmeye, yoksulluğu bize dayatmaya devam edecek.