Türkiye’de yıllardır yaşanmakta olan “ekolojik savaş”, şiddeti ve yıkıcılığını artırarak devam ediyor. Şiddetini arttırıyor, çünkü içinde bulunduğumuz ekonomik düzen artık çıkmazda, can çekişiyor. Kendisine yeni maddi kaynaklar bulmaya çalışan devlet ve doyumsuz şirketler, kır-kent, kara-su ayırt etmeksizin doğanın her parçasını talan ediyor, doğayı ve yaşamı savunan insanlara savaş açıyor.
Verimli tarım alanları ve biyolojik çeşitliliğin bel kemiği sayılan sulak alanlar rant projeleri için yok ediliyor, Akçay Sazlığı’na belediye eliyle moloz dökülüyor; Van’ın Zilan vadisinde hem toplumsal hafıza hem de önemli bir genetik çeşitlilik kaynağı yok sayılarak HES yapılmak isteniyor. Diyarbakır, Bingöl ve Muş’tan geçerek Fırat ve Dicle’yi besleyen akarsularda köylerin su altında kalmasına, kuraklığın vurduğu yerel halktan ve sınır ötesinden gelen tepkilere rağmen HES projeleri yürütülüyor. Tabqa Kadın Meclisi, Türkiye’nin hukuksuz projelerle su haklarını gasp ettiğine dikkat çekiyor.
Mayıs ayında 22 ilde tarımsal kuraklık yaşandı
Polen Ekoloji, Mayıs 2021 Ekolojik İhtilaflar Raporu’na göre, Mayıs ayında toplam 22 ilde tarımsal kuraklık yaşandı, Diyarbakır ve bölge illerinde kuraklık nedeniyle tarlaların yüzde 80’inde ürün hasadı yapılamadı, önemli bir tarım alanı olan Konya ovasında 30 metre çaplarına varan ve sayısı sıra dışı şekilde artan obruklar oluştu.
Rapora göre, yağışlar her geçen yıl büyük oranda düşüş gösteriyor. Çiftçiler hasat alamadıkları gibi, üretimi sürdürmek için kaldıramayacakları bir borç yüküne girmek zorunda bırakılıyor. Verimli tarım alanları rant uğruna talan edilirken, verimsiz ve kirletilmiş alanlarda gıda üretmek için, daha çok kimyasal gübre ve zehir kullanılıyor. Plansız ve kontrolsüz tarım uygulamaları nedeniyle yer altı sularıyla birlikte akarsular, denizler ve göller de zehirle doluyor, balık türleri yok oluyor, sucul canlılar zehirleniyor.
Marmara Denizi’nde yaşanan deniz salyası (müsilaj) krizi, bilim insanları tarafından, dikkate alınması gereken önemli bir ekolojik gösterge olarak yorumlandığına dikkat çekilen raporda, devlet yetkililerinin durumu “sıradan bir doğa olayı” şeklinde lanse ederek krizin üzerini kapatmaya çalıştığı belirtiliyor.
Bir taraftan kendi atık problemlerimizle mücadele ederken, diğer taraftan atık ithalatı rekorlar kırıldığının altı çiziler raporda, zehir saçan gemiler sökülmek üzere Aliağa’ya getirilmek istendiği, nereden geldiği belli olmayan nükleer atıkların İzmir Gaziemir’de radyasyon saçmaya devam ettiği vurgulanıyor.
Polen Ekoloji’nin Mayıs 2021 Ekolojik İhtilaflar Raporu’nda yer alan veriler şöyle: “Hidroelektrik, termik, nükleer santraller, madenler ve ‘dev’ projeler için yapılması gereken ÇED çalışması, ya güdümlü bilirkişilere yaptırılarak olumlu raporlar yazdırılıyor ya da gerek olmadığına karar veriliyor.
Bankaların kredi vermek istemediği, ‘kârlı iş olacak’, ‘inadına yapacağız’ söylemleriyle amacı belli edilen Kanal İstanbul projesi ile 13 bin 400 hektar orman arazisi ve 287 hektar muhafaza ormanı yok edilmek isteniyor. Aynı şekilde, Rize’nin İkizdere ilçesinde yaklaşık 37 hektarlık alan, yerel halkın ve ülke vatandaşlarının büyük bölümünün karşı çıkmasına rağmen yok edilmek isteniyor.
Doğasını, suyunu, tarihini açgözlü şirketlere karşı savunmak isteyen halk, devletin kolluk güçlerini karşısında buluyor. Van Gürpınar’da mermer ocağı için vatandaşın ahırları yıkılıyor, yaşam alanları gasp edilip suları zehirleniyor, karşı çıkanlar ise asker ve korucuların kurşunlarına maruz kalıyor. Kürt halkına yönelik silahlı saldırılar sıradanlaştırılmaya çalışılıyor, silah daha kolay çekiliyor, klasik sömürgeci bir pratik olarak yersiz yurtsuzlaştırmanın temel yöntemi yapılıyor.
Taş ocaklarına karşı etkin mücadele yürüttükleri için öldürülen Büyüknohutçu çiftinin azmettiricileri için takipsizlik kararı alınıyor. Ocak, Şubat ve Mart aylarında 130 ayrı tehdit, tahrip ve savunma tespit ediliyor.”
‘Gezi ruhu hala sokakta’
Mayıs ayı bülteninde doğanın geri dönülmez çöküş sinyalleri verdiğini, halk devlet ve şirketlerin pervasızca saldırılarına karşı canlı yaşamı için mücadele ettiğini belirten Polen Ekoloji, “Gezi direnişinin yıl dönümünü yaşadığımız bu günlerde, yeniden yargılamalarla, yaşam alanlarını savunan insanlara gözdağı verilmeye çalışılıyor. Ancak bizler, haklılığımızın, birlik oluşumuzun ve onurlu duruşumuzun verdiği güçle, bu mücadeleden galip çıkacağımızı biliyoruz. Gezi isyanının ötesine geçme zamanı gelmiştir. Herkes mücadele saflarına. Gezi isyanında yitirdiklerimizi saygıyla anıyoruz. Gezi ruhu hâlâ sokakta!”