Bizimle iletişime geçin

Güncel

“Dersim Tertelêsinde öldürülen on binlerce kefensiz, mezarsız atalarımızın acı hatıralarını unutmadık, unutmayacağız!”

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) ve Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF) Dersim Soykırımına ilişkin açıklama yaptı. 4 Mayıs’ın Dersim Soykırımı günü olarak kabul edilmesi talep edilen açıklamada; “Dersim Tertelesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devleti evvela hiçbir günahı ve suçu olmadığı halde buna maruz kalan Dersimlilerden, sonra Türkiye toplumundan ve insanlık ailesinden resmi olarak özür dilemelidir.” ifadelerine yer verildi.

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) ve Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF) Dersim Soykırımına ilişkin açıklama yaptı.

1937-1938’de Dersim’de neler oldu? Artık biliniyor ki, Dersim’de 1925 yılından itibaren planlanan bir “Kızılbaş-Alevi Soykırımı” yaşanmıştır.” denilen açıklamada; “4 Mayıs 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla başlayan “Tedip ve Tenkil Harekâtı” ile 1938’in yazında köylerinde yasayan sivil insanlar toplatılarak, elleri kolları bağlı olarak topluca kurşunlanmış veya üstlerine gaz yağı dökülerek yakılmışlardır. Canını kurtarmak için kaçıp mağaralara, ormanlara sığınanlar ise Almanya’dan gönderilen zehirli gazlarla yok edilmişlerdir.” ifadelerine yer verildi.

Resmi rakamlara göre 13 bin 800 kişi katledildi

Devletin resmi rakamlarına göre 13 bin 800 kişinin katledildiği ancak sayının bunun çok üzerinde olduğu ifade edilen açıklamada DEDEF ve ADEF, “Artık biliniyor ki, Türkçü-İslamcı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dersim’e saldırısını meşru göstermek için ürettiği “Dersim’de isyan/ Kürt isyanı” vardı türünden iddiaların hepsi birer resmi yalandır.” değerlendirmesinde bulundu

DEDEF ve ADEF taleplerini de ilettikleri açıklamanın devamı şöyle;

“Artık biliniyor ki, “Dersim kırımı” sıradan bir katliam değildir.1948 yılında Birleşmiş Milletlerin belirlediği soykırım kriterlerine göre bütün verileriyle kanıtlanabilir bir Tertelê/soykırımdır. Bunun planlayıcısı TBMM, uygulayıcısı da doğrudan devletin ordusudur. Özel kanunla atanan “vali-komutanlar” ile Dersim bombalanmış, köyler yakılmış, yıkılmış, insanlar toplu halde katledilmiş, geride kalanlar ise sürülmüş çocuklarına ise el konulmuştur…

“Elbette benzer soykırımlar, katliamlar, insanlık suçları dünyanın pek çok yerinde yapıldı/yaşandı! Ancak bunların çoğuyla yüzleşme yaşandı; insanlığın vicdanında lanetlendi. İbret olması açısından katliam, soykırım yerlerine ise “utanç/hatırlama” adına insanlık müzeleri kurularak acılar paylaşıldı. Bu soykırımlar ortaokul, lise ve fakültelerde ders kitaplarına konuldu ki, insanlık yapılan kötülüklerden ibret alsın ve bunlar bir daha yaşanmasın.

“Dünyada 40’a yakın ülkede yaşanan bu tür ağır acılar ve sonucunda meydana gelen travmalar, bir özeleştiri temelinde çözüme ve huzura ulaştırıldı. Tüm bu iyi ve insani örneklere rağmen hala devekuşu gibi kafasını kuma gömerek “Dersim 1938 Tertelêsi/Soykırımı”nı yok sayan devlet ve hükümetin karanlık zihniyetini lanetlemek gerekir. Bunun insanlıkla, demokrasiyle, adaletle bağdaşır bir yanı yoktur, olamaz da…

“Bu travma ve bu dava, sadece Dersimlilerin sorunu değildir”

 “1938 sonrası doğan biz Dersimliler korkunç ve kanlı katliamlar silsilesinin hikayeleriyle büyüdük. Çektiğimiz yürek acısına ve yaşadığımız travmalara rağmen yine de kan ve intikam peşinde değiliz. Çünkü haksız yere atalarımızı öldürenler de ölüp gittiler. Bizler soyumuzu yok etmek isteyen o dönemdeki insan kasaplarının çocukları veya torunlarını suçlu görecek kadar irrasyonel değiliz…

“Ülkede yaratılan korku ortamından dolayı dedelerimiz ve ninelerimiz, annelerimiz ve babalarımız 60, 70 sene Dersim-38 trajedisini çokça konuşamadılar; konuşmaktan imtina ettiler; keza çocuklarının başına aynısının gelmesinden yıllar boyu korktular! Bu sebeple bizler, bu kuşağın devamındaki nesiller ninnilerle değil, ağıtlarla büyüyen bir kuşağız… Bu ağır tarihsel ve toplumsal dava bizim omuzlarımıza kaldı. Bizler bu davayı torunlarımıza bırakmak istemiyoruz. Dersimliler olarak bu davayı barışçı ve insani temelde evrensel normlara uygun olarak çözmek istiyoruz. Bu travma ve bu dava, sadece Dersimlilerin sorunu değildir. İnsanlığın ortak travması ve davasıdır. Her demokrat insanın, kurumun ve devletin bu sorunu gündemine alması ve çözüm üretmesi gerektiğine inanıyoruz…

“Biz Tertelê/Soykırıma maruz kalmış Dersimliler olarak demokratik, insani, hukuksal taleplerimiz için mücadele ediyoruz. 21. Yüzyılda bu taleplere duyarsız kalan ve gündemine almayanlar durup düşünmelidirler. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetleri Dersim Tertelê’siyle bir an önce zaman kaybetmeden durup yüzleşmelidirler. Türkiye toplumu Dersim travmasından kurtulmalıdır. Dünya devletleri ve insanlık ailesi de Dersimlilerin bu çığlığına kulak vermelidir.

Taleplerimiz yerine getirilsin!

“Dersim Tertelesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devleti evvela hiçbir günahı ve suçu olmadığı halde buna maruz kalan Dersimlilerden, sonra Türkiye toplumundan ve insanlık ailesinden resmi olarak özür dilemelidir. Dünyada pek çok örneği vardır; bu sebeple kurumsal olarak TBMM geçmişte yaptığı bu büyük hatayı bir kanunla düzeltmeli ve çıkarılacak bu yeni kanunla aşağıdaki taleplerimizi yerine getirmelidir:

 *Dersim ismi iade edilmelidir.

 * Elâzığ’da 1937’de idam edilen Sey Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalıdır.

 * Dersim’de bir insanlık müzesi kurulmalı ve 4 Mayıs TERTELÊ ANMA GÜNÜ olarak kabul edilmelidir.

 * Dersim’de toplu katliam yerlerindeki kemiklere DNA testleri yapılmalıdır.

 * Zorla evlatlık verilen kayıp kızlarımızın/çocuklarımızın listesi açıklanmalıdır.

 * Dersim’de katliam yerlerine anıtlar dikilmelidir.

 * Dersimlilerin dili, inancı, yaşam tarzı, coğrafyası üzerindeki baskı ve asimilasyon politikasına son v verilmelidir.

 * İbret alınması için Dersim’38 dramı ortaokuldan itibaren fakültelere kadar tüm okulların tarih kitaplarına konulmalıdır.

 *Katliam ve sürgünlerden dolayı yok olma sürecine giren Kırmancki/Zazaca dilinin yaşaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

*Şu anda Dersimde yapılmakta olan ve yapılması planlanan, amacı Dersimi sular altına gömmek olan baraj ve HES’lere ve çevreye zarar veren siyanürle altın aranmasına, güvensizlik yaratan ‘kalekol’ların artırılması ve hergün halkının tamamı avlevi olan köylere yönelik bu kalekol ve karakollardan yüksek ses ile ezan okunması  mevcut hükümet tarafından bir iyi niyet göstergesi olarak son verilmelidir.

“Bilinmelidir ki, insani ve masum taleplerimiz yerine getirilene kadar demokratik mücadelemiz devam edecektir. Sadece Dersimde değil, Türkiye coğrafyasında ve dünyan neresinde olursa olsun bütün katliamların, soykırımların hesabının sorulması gerektiğine inanıyoruz.

“İnsanlığın başına bela olmuş karanlık zihniyet, geçmişte olduğu gibi bugünde dünyanın değişik coğrafyalarında ve orta doğuda kan akıtmaya devam ediyor. Bunu yapanları, destekleyenleri ve görmezden gelenleri bir kez daha kınıyor ve lanetliyoruz…”



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Güncel Haberler