SMF’nin Dersim Ovacık belediye başkanı M. Fatih Maçoğlu’nun, Mart 2019 yerel seçimlerinde, Dersim merkezde SMF’nin aday adayı olduğunu açıklamasından sonra, genelde Türkiye-Kuzey Kürdistan ve özel olarak ta Dersim’de birçok tartışmayı kamuoyunun gündemine taşıdı. Hemen belirtelim ki, bu adaylık açıklaması, genel anlamda olumlu karşılanmış ve halk tarafından ciddi bir destek almıştır. Bu desteğin yanında, devrimci kaygılarla bazı eleştirilerin olması son derece normaldir ve özellikle belirtelim, SMF ve adayları, kitlelerden, devrimci kaygılarla gelen bu eleştirileri dikkate alarak çalışmalarına yön verecektir. Çünkü her politik çalışma ve süreç, olumlu ve olumsuz pratiklerle vuku bulmaktadır ve komünistler, kitlelerin eleştirel gücüne kendilerini sunmaktan tereddüt etmeyerek, her türlü eksik ve yanlışlarıyla hesaplaşmakta açıktırlar. Bu anlamıyla, doğru veya yanlış, devrimci kaygılarla gündeme gelen her eleştiriyi tartışma konusu yapmaktan çok, bu eleştirinin neyi anlatmak istediğini kavramak, eleştirinin dönüştürücü gücüne kendisini sunmak, kitlelerin istem ve taleplerinin, eleştirilerinin, sistemli süzgecinden geçmek, “tarihin ve geleceğin yaratıcısı kitlelerdir” ilkesini benimseyen komünistler açısından sorun teşkil eden bir durum değildir. Bu anlamıyla tartışma konumuz, daha iyisini yaratma, daha ilerisini temsil etme ve daha ileri düzeyde kitlelerle birleşme perspektifiyle gündeme gelen eleştiriler, öneriler değildir. Eleştirinin değiştirme ve dönüştürme silahı olma özelliğini kullanan, tüm devrimci dostlara, aydınlara, kitlelere söyleyecek tek sözümüz, bu tür eleştiriler bizi geliştirir-güçlendirir… Komünistler bu gibi eleştirilerden gocunmazlar.
Ama burjuva ideolojik doku ile politika yapan ve eleştiri sınırlarını aşarak saldırı-kara çalma argümanları ile devrimci-demokratik cepheye zarar veren anlayışlara karşı da net tutum almak, komünistlerin görevidir. SMF’li Maçoğlu’nun, Dersim Belediye başkanlığı için aday adaylığını açıklamasından sonra, bazı gazete köşelerinde, sosyal medya diye tanımlanan sanal alanlarda gündeme gelen bu gerici saldırıları, kitlelerle, devrimci kurum ve kuruluşlarla doğru siyasetle birleşerek geriye püskürtmek elzem bir hal almıştır. Her şeyden önce, karşı durduğumuz bu siyaset tarzı gericidir ve devrim-demokrasi saflarına hizmet etmemektedir. SMF, “söz yetki karar doğrudan halkındır” perspektifi ile, yerel yönetimlerde programıyla yer alarak politika belirlemektedir. Ve SMF’nin her adayı bu programı uygulama görevini bilerek aday olmaktadır. SMF’nin yerel yönetimler programına bazı eleştirilerin olması son derece normaldir… Ama bu programın hiç sözü edilmeden, SMF’nin adayları üzerinden kişiselleştirilen bazı saldırıların yapılması, tam bir burjuva siyasettir. Veysi Sarıözen ve Eylem Kahraman, köşe yazılarıyla, bu burjuva siyasetin örneklerini sunmuşlardır. Özellikle Eylem Kahraman’ın, sınırları aşarak yalan örnekler sunması, kuşkusuz kendisini bağlar ama hatırlatalım ki, bu siyasetin ezilen ve sömürülen halklara, mazlum uluslara-inanç kesimlerine bir getirisi yoktur. Yalan-eksik ve tek yanlı örneklemelerle, devrimci kurum ve kişileri yıpratmak, itibarsızlaştırmak, “Dersimde yaratılmak istenen tehlikeli algı” ile mücadele etme iddiasıyla bağdaşmamaktadır. O kadim coğrafyada, sömürülen halklar, ezilen ulus ve inançların kurtuluşu için, tırnağı dahi kanamış her insan, devrimci bir değerdir. Bu değeri görmezden gelerek, devrim ve demokrasi güçleri arasındaki birliği dinamitleyen, devrimci kurum ve kişileri itibarsızlaştırmaya çalışan bir anlayış, içinde bulunduğu ideolojik-politik çıkmazla hesaplaşmalıdır. Bölgenin somut sorunlarına ilişkin örgütlenen kooperatifleşmeyi, “nohut ve fasulye” denkleminde bir algı operasyonuna çevirmek, bir siyasettir, ama burjuva bir siyasettir. Burjuvazinin minderinde gündeme gelen bazı pratikleri, “radikal-devrimci” naralarla gündemleştirmek bir siyasettir, ama kirli bir siyasettir.
Bu koroya, Avrupa’da yayınlanan Özgür Politika gazetesi yazarlarından Veysi Sarısözen de aynı siyaset tarzıyla katılarak, 14 Kasım 2018 tarihli köşesinde “Örnek bir grup konuşması ve Maçoğlu’nun adaylığı” üzerine bir yazı kaleme almıştır. Dikkat çeken bir yaklaşım. Kişilerin her hangi bir konu üzerinde eleştirilerde, önerilerde bulunması gayet normal bir durumdur. Eleştiri ve önerilere katılmasak da söylenenleri saygı ile karşılarız. Buraya kadar her hangi bir sorun olmaz, ancak adı geçen başlıklı yazı eleştiri, öneri ve dostluk sınırlarını çok aşan, karalayıcı, suçlayıcı ve hatta HDP ile Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF)’yi birbirlerine düşürecek düzeyde yanlış bir yaklaşım içinde olması kaçınılmaz olarak bizi cevap vermeye götürdü. Durumu anlamak için öncelikle Veysi Sarısözen’in yazdıklarının bir bölümünü okumakta fayda var.
Veysi Sarısözen söz konusu yazısında AKP’nin Kürt belediyelerine atadığı gaspçı kayyumların yolsuzluklarından söz etmiş olan HDP eş başkanı Pervin Buldan’ın grup konuşmalarını aktarmış ve bu konuşmadan aktarmalar sonrasında sözü Dersim belediyesine getirmiş, gaspçı kayyuma eleştiriler yöneltmiş ve daha sonrasında ise hiç de ilgisi olmayan zorlamayla bir eleştiri ve öneri adı altında Dersim-Ovacık belediye başkanlığı yapmış ve oldukça da başarılı çalışmalara imza atmış yoldaşımız Mehmet Fatih Maçoğlu’nun Dersim merkez belediye başkanlığına aday adaylık girişimini konu ederek “kendine demokrat diyen her insanın, Dersim belediye başkanlığı ile ilgili alacağı kararda bu gaspı hesaba katması gerekir. Elbette herkesin seçme ve seçilme hakkı vardır. Ama birde ahlaki kurallar vardır. Hapisteki eş başkanın, onu aday gösteren DBP’nin, onu seçen halkın “rızasını” almadan gasp edilen belediye eş başkanlığına aday olmak çok büyük bir ahlaki zaafa işaret eder” belirlemesinde bulunuyor. Ayrıca Maçoğlu’nun Belediye başkanlık girişimini “kadın özgürlük hareketinin kazanımlarına karşı da yanlış bir adım olacaktır” şeklinde değerlendirip Maçoğlu’na 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde TİP’ten iki adayın HDP’ye başvurmasında izlenen prosedürü izlemesini salık vermektedir. “Bu yapılmadığında adaylık, faşist rejimin HDP’yi tasfiye etmeye yeltendiği, ona üye vekilleri, belediye eş başkanları ve muhtarları görevden aldığı, hapse attığı koşullarda yalnız büyük bir ahlaki yanlış olmakla kalmaz, aynı zamanda Dersim’de faşizme karşı mücadeleyi parçalayarak güçten düşürme amaçlı politik bir yanlış olur” diyerek “önerisini” “adaylık için HDP’ye başvurması ve onun kararına saygı duymasıdır” ile sonuçlandırmaktadır.
Özet olarak söylenen budur. Bu yazının akla getirdiği ilk şey, sanki Mehmet Fatih Maçoğlu Dersim belediyesini basmış ve gasp etmiştir. Demokratik kamuoyu da biliyor ki AKP’nin atadığı gaspçı kayyum çok önceden vuku bulan bir olaydır. Ovacık belediyesi başkanı olsun onun üyesi olduğu Sosyalist Meclisler Federasyonu olsun bu geleneğin tümünün bu gaspçı kayyumlara karşı tavrı çok açık net ortadadır. Zamanında gerekli tavrı almıştır. Ve durumun farkında olmasına rağmen Veysi Sarısözen aday olmak ile aday adayı olmayı birbirine karıştırmış ya da bildiği halde böyle ele almayı bilerek tercih etmiştir. Diğer aday adaylarımız gibi Dersim-Ovacık belediye başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu’nun da üyesi olduğu Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF)’nin ilgili kurumlarına adaylık başvurusu yapmıştır. Diğer aday adaylarımızın tersine Mehmet Fatih Maçoğlu’nun bunca görünür ve gündem olması O’nun ve Ovacık Halk Meclisinin halkçı-devrimci çalışmasındaki başarısından ileri geldiğini belirtmeliyiz. Ve çok net olarak başta Dersim olmak üzere halkın geniş kesimlerinden büyük destek görmüştür. SMF, tıpkı diğer ilerici kurumlar gibi adaylarını belirleme süreci içindedir ve bu çalışmasına devam etmektedir. Böyle olduğu içindir ki aday adaylıkları kabul etmektedir. Ve süreç devam etmektedir. Yani merkez Dersim için kesin adayın kim olacağı henüz karara bağlanmış değildir. Dahası son karar sadece dar meclis ile sınırlı kalmayacak, mümkün olan en geniş şekilde halk kesimlerin katılımıyla sonuca gidilecektir. Dolayısıyla bizim hareketimizde başkanlar ya da eş başkanların burjuva yasal-hukuki prosedürün yerine getirilmesi zorunluluğundan başka bir anlamı yoktur. Son karar esas olarak ve en başta da kadınlar olmak üzere, şartlar el verdiği ölçüde, gençlik ve tüm halk kesimleri kendi temsilcilerini doğrudan seçecektir. Yani doğrudan demokrasi metoduyla! Bunu Veysi Sarısözen ve benzerleri anlamayabilirler ama gerçek durum budur. Ve Maçoğlu yoldaşın aday adaylığını “Kadın özgürlük hareketinin kazanımlarına karşı da yanlış bir adım olacaktır” gibi suçlama laf içi boştur. Zira kadın veya erkekten ziyade, hareketimiz temsili demokrasi yerine halkın doğrudan kararıyla temsilcilerini seçmelerini benimser. Veysi Sarısözen’in ettiği lafın içinin boş olduğunu söylememizin bir nedeni de çoğu kere ve çoğu yerde birlikte hareket etmekte olduğumuz Kürt ulusal hareketinin savunuculuğuna soyunmasıdır. Şunu açık ve net ifade edelim. Kaypakkaya geleneği ve Kaypakkaya’nın ideolojik çizgisinde politik faaliyetlerini sürdüren SMF ve adaylarına, Kürt ulusal sorununa, Kürt Ulusunun demokratik ve Kendi Kaderini Kendisi Tayin etme hakkına dair, bu tür anlayış sahipleri söz söylerken, düşünmeleri gerekir. Dersim soykırımında, Seyh Sait, Ağrı-Zilan-Koçgiri kitlesel katliamlarında, “modernitenin barbar kabileleri terbiye” etmesi olarak alkışlayan anlayış sahipleriyle tarihsel kökleri olanlar, bu gün gelişen Kürt Ulusal Mücadelesi karşısında dümen kırmaları, “olumlu bir değişim” olsa da, Kaypakkaya’nın tarihsel anlamda nitel bir çığırı ifade eden bayrağını görmezden gelmeleri, tarihi ve dolayısıyla bugünü doğru ele almamalarının sonucudur. Bu anlayış sahipleri güçler dengesine göre politik rotalarını belirlemeye çalışa dursunlar ama Kaypakkaya çizgisinin hükmü açık ve nettir. Bu anlamıyla SMF ve adayları, politik areneda sürdürdükleri her faaliyette, Kürt ulusunun mücadelesini boşa düşüren değil, o mücadeleyi programsal olarak ele alan, güçlendiren ve birleştiren bir rol oynayacaktır.
İkincisi, HDP ile Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve diğer tüm dost devrimci-ilerici kurumlar arasındaki ittifak görüşmelerinin devam ettiği bir süreçte böylesi yıkıcı bir yazının ileri sürülmesi dikkat çekicidir. Bizim temennimiz ilerici-devrimci güçlerin ortak bir aday etrafında birleşmeleridir. Kaypakkaya hareketi bu konuda yapıcıdır, birleştiricidir, sorumluluklarının bilincindedir. Gel gör ki bu görüşmelerin nasıl bir netice vereceğii henüz ortaya çıkmadan alelacele ve tepeden SMF’yi ve onun aday adayını karalamak, suçlamak, ağır ithamlarda bulunmanın kabulü mümkün değildir. Ayrıca hatırlatalım ki bu konu Veysi Sarısözen’i aşmaktadır. Kırıcı olmak istemeyiz ancak Veysi Sarısözen arkadaş haddini bilmesinde fayda var. Üçüncüsü, özellikle tekrardan altını çizerek belirtmeliyiz ki İbrahim Kaypakkaya geleneği ve onun bir parçası Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), gericiliğe ve faşizme karşı her daim dost güçlerle, birliğe, ittifaklara özel önem vermiş bir harekettir. Enternasyonal komünist hareketin Türkiye-Kuzey Kürdistan öncü kolu Kaypakkaya hareketinin Ermeni soykırımına, Kürt katliamlarına karşı duruşu, Veysi Sarısözen ve benzerlerince iyi bilinir. Bu gibi arkadaşlar hatırlamaları ve kabul etmeleri kendilerine zor gelse de biz bu gerçeği tekrar tekrar kendilerine hatırlatmakta fayda görüyoruz. Resmi tarihin parçalanmasında, Kemalist hareketin sınıfsal niteliğinin deşifre edilmesinde, Milli Meselede; özellikle Kürt milli sorununda çığır açan ve gerçek manada sistemden köklü bir kopuş sağlayan çizgi Kaypakkaya çizgisidir. Bugün bu çizgiyi, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve üyesi olan Mehmet Fatih Maçoğlu temsil etmektedir. Bu bilimsel çizginin yarattığı örgütlerden biridir SMF ve tarihi gayet berraktır/nettir. Veysi Sarısözen’in içinde geldiği gelenek olan TKP, Kemalizm’i ilerici bir miras olarak sahiplenirken ve Kemalist orduların Dersim kırımı sırasında “vurun eşkıyaya” başlık yazıları gazetelerini süslerken, “Kemalist faşist ordunun katliamlarını Dersim’de “feodal gericiliğe karşı zafer” olarak kutlarken, Önder İbrahim Kaypakkaya hareketi ve yoldaşları, ezilen Kürt ulusu ve diğer ezilen kimliklerin yanında saf tutmuş ve bu uğurda ağır bedeller ödemiştir. Bu bugünde böyledir. Bu hareket kendi bağımsız bayrağı altında, komünizm doğrultusunda ezilen bütün kimliklerin çığlığına ses olma ve yanında olma azmi içinde olmuştur hep. Bunun böyle olduğunu Kaypakkaya’cı SMF’nin HDP ile daha yakın zaman önce yaptığı ittifaka dönüp bakmak yeterlidir. Son 24 Haziran 2018 seçimlerinde Dersim’de HDP milletvekili Alican Önlü’nün vekil seçilmesinde Kaypakkayacı SMF’nin yeri ve rolü bilinmiyor olamaz, ama bunlarda dert-tasanın başka olduğunun farkındayız. Tüm bu gerçekler orta yerde duruyorken Veysi Sarısözen’in kabul edilemez bu sorumsuzca tutumu ve bu sorumsuz tutuma yer verenler neyin peşindedirler? Bu türden girişimler daha en başında birlik çalışmalarının önünü kesen ve dost güçleri karşı karşıya getiren bir girişim değil midir? Dost güçleri karşı karşıya getiren bu sorumsuz yazılarla yapılmak istenen, hedeflenen nedir? Dost güçler arasında ittifak görüşmelerin sürdüğü bir süreçte “Bu yapılmadığında adaylık, faşist rejimin HDP’yi tasfiye etmeye yeltendiği, ona üye vekilleri, Belediye eş başkanları ve muhtarları görevden aldığı, hapse attığı koşullarda yalnız büyük bir ahlaki yanlış olmakla kalmaz, aynı zamanda Dersim’de faşizme karşı mücadeleyi parçalayarak güçten düşürme amaçlı politik bir yanlış olur” belirlemesi sahte olur ve Dersim’de faşizme karşı var olan birliğin altına dinamit yerleştiren asıl yıkıcı tavırdır. Asıl “büyük ahlaki zaaf” tam da bu tutumdur. “Faşizme karşı mücadeleyi parçalayıp güçten düşürme” çizgisi budur. Yerel seçime gidilirken her kesimin ama istinasız herkesim aday adaylarını belirleyecek fakat komünistler bunu yapmayacak öyle mi? Herkese hak olan komünistlere olmayacak öyle mi? Dersim’de gözaltına alınan, tutuklanan ve onlarca yıl cezalara çaptırılanlar sadece HDP’liler midir? Bu nasıl çapsız bir yaklaşımdır? Sadece yakın zamandan küçük bir örnek verelim. Hayati Güngören ve yoldaşları Dersim-Ovacık belediyesinde büyük emek sahibi insanlar olarak hala yargılanmaları devam ediyorken bunları nasıl yazıp-çizebiliyorsunuz? Bu vicdansızlık değil midir? Ahlaki zaaf bu değil midir? Yerel seçimlere gidilirken komünistlerin girişimini “ahlaki zaaf” olarak açıklayanların demokrasi kavramını nasıl da çarpıttıklarını, işine geldikleri gibi süslü ve alakasız yaklaşımlarla yorumladıklarını öğrenmiş oluyoruz.
Asıl muhatabımız olmamakla beraber bu sorumsuzca kaleme alınmış yazıdan yola çıkarak birkaç değini de bulunmak yerinde olur. Biz dost güçlerle birlik ve ittifakları hep önemsedik. Faşizme, gericiliğe ve sömürüye karşı ortak mücadele içinde olmak bizim stratejik varlık gerekçelerimizden biridir. İttifak, cephe gibi araçlar bizim stratejik çizgimizin bir gereğidir. Bunlar bizim için taktik manevralar olarak ele alınacak konular değildir. Kaldı ki biz hiçbir dost güç ile yarış içinde olmadık/olmayacağız. Devrimin çıkarlarını esas aldık. Yanlışlara karşı dostça eleştirel tutum aldık. Şimdi aldığımız gibi. Doğruları ise kıskanmadan sahiplendik. Durum bu kadar açıktır. Ne var ki hiçbir şey tek taraflı, tek yönlü taviz ve fedakârlıklarla ele alınmaz/yürümez. Şayet “bize tabi değilseniz birlik yıkıcısınız” demek istiyorsanız işte orada durun deriz. Taviz ve fedakârlık karşılıklı olur. Bunu Veysi Sarısözen’ler kavrayabilirler mi bilemiyoruz? Bu gibiler bu gerçeğe kafa yormak yerine Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF)’yi gaspçıların yanında yer almakla ve birliği parçalamakla suçlayacak kadar insafını ve vicdanını yitirebilmişlerdir. Bu gibi arkadaşlara şunu hatırlatalım. Komünist hareketimiz 50 yıldır Dersim’i her karış toprağı ölümsüzleşen yoldaşlarımızın kanıyla sulanmıştır. Şunu aklınıza iyice yerleştirmenizi özellikle istiyoruz. Biz Honduras’tan gelip sınırlarına dayanan ya da Suriye’den yollara düşmek zorunda kalarak başka kapılara dayanan mülteciler topluluğu değiliz. Biz Dersim halkı içinde örgütsel, politik, kültürel vs. oldukça güçlü bağları olan komünist bir hareketiz. Ölümsüzleşen yüzlerce yoldaşımız Dersim’lidir, bu toprakların evlatlarıdır. Size zor geliyor olabilir ama bu gerçeği kabul etmek zorundasınız. Aslında bildiğiniz halde ama kabul etmek çok zor geldiği için yokmuş gibi davrandığınız bu gerçeği yeri geldikçe yeniden hatırlatacağız. Mehmet Fatih Maçoğlu yoldaş, tıpkı Dersim-Mazgirt ilçesinde halk tarafından belediye başkanlığına seçilen SMF üyesi Tekin Türkel yoldaş gibi, Dersim-Ovacık belediye başkanlığına halk tarafından seçilmiş ve yaptıkları büyük ve önemli katkıları ülke sınırlarının ötesine geçerek değer gören Kaypakkaya takipçisi bir komünist devrimcidir. Bu gerçek bile tek başına ne demek istediğimizi anlatıyor. Veysi Sarısözen, Maçoğlu yoldaşın Kaypakkayacı gelenekten geldiğini söylemeye bile cesaret edememektedir. Bu durum bir yana, Mehmet Fatih Maçoğlu aday adaylığını açıklar açıklamaz bunca ilgi ve alakaya mahzar kalması, üyesi olduğu SMF’nin ve temsil ettiği çizginin ve planın uygulanmasının başarısından ileri gelmektedir. Yani aday adaylığı öyle bedavadan, emeksiz ortaya çıkmamıştır, dolayısıyla ilgi görmesi boşuna değildir.
Burada bir önemli konuya daha parmak basalım. Bizi dışardan gelmiş gaspçı ya da mülteciler gibi lanse etmeye çalışan Veysi Sarısözen gibi arkadaşlar ya kötü niyet beslemektedir ya da dışardan gazel okuyan ve güç karşısında diz çökenlerdir. Veysi Sarısözen kusura bakmasın ama geldiği gelenek olan TKP, 1980 darbesinin faşist olup olmadığını dahi dönemin Sovyet yöneticilerine soracak kadar icazetli bir çizginin savunucusuydu. Bu alışkanlık bugün devam mı ediyor diye aklımıza gelmedi değil? Veysi Sarısözen’in yaklaşımı açık söyleyelim birlikçi görünüm altında devrimciler arası birliği parçalama girişimi olan tekçi zihniyetin ürünüdür. Herkesi HDP’den izin almayı salık veren bir yaklaşımın adına başka ne denir? Biz faşizme karşı mücadele sürecinin çok önemli bir parçasıyız. Bu nedenle hangi demokratik güç ne tür bir baskıya maruz kalıyorsa SMF’de aynı baskılara maruz kalıyor. Takibata uğrayan, tutuklanan, ağır cezalara çarptırılan ve dahası öldürülen yoldaşlarımızın büyük mücadele deneyleriyle donanmış ve dostluğu da düşmanlığı da iyi bilen bir hareketiz. Dost ve düşman bilsinler ki biz ittifaklar içinde kendi bağımsız bayrağımızla yer alırız. Farklılıkları yok sayarak, diğerlerini kendilerine tabi kalmayı birlik olarak adlandıranlar ne kadar aleyhte konuşurlarsa konuşsunlar bu gibiler tekçilikten kopamamışlardır. Biz hiç kimseye iltihak etmedik/etmeyiz. Ne kimseye tekçiliği dayatırız ne de tekçiliği dayatanlara boyun eğeriz. Dolayısıyla Veysi Sarısözen gibi arkadaşlara söyleyeceğimiz şey, Kürt hareketini desteklemeleri gayet iyi ve doğrudur ama destekleme adı altında birliği parçalayan, ittifak çalışmalarını dinamitleyen, herkesi bu harekete yedeklenme yaklaşımı ise gayet kötüdür, yanlıştır, tekçi kafadır. Kendisine bundan uzak durmasını özellikle öneririz. Demokrat olmaya bize öneren birinin, burjuvazinin yasal sınırları içinde ve yarın ne olacağı belli olmayan oldukça dar ve güdük olan demokratik bir hakkı kullanmaya çalışan komünistlere karşı önce saygılı ve sonra ise demokrat olmalıdır.
Yusuf Ozan