Mersin-Tarsus 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan 56 yaşındaki hasta tutuklu Cemil İvrendi, yaşadığı sağlık sorunlarını ve tedavi sürecinde karşılaştığı yaklaşımları İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’ne gönderdiği mektupta anlattı.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; 2002 yılında Siirt E Tipi Kapalı Hapishanesi’nde iken “kalp yetmezliği” hastalığı tanısı konulduğunu paylaşan İvrendi, sevk edildiği Diyarbakır Dicle Tıp Fakültesi’ne yatırıldığında ise kendisine “Aort kalp kapakçığı iflas etmiş” denilip, yaşamasının mucize olduğu ifade edilmiş. O günden sonra yaşamının “Coumadin 5 mg” denilen tablet ilaçlarına bağlı olduğunu dile getiren İvrendi, “Bu ilacın özelliği kan sulandırıcıdır. Yani ayda bir kez hastaneye gidip, kan tahlilleri yaparım ve bunun sonucunda doktorlar yeniden dozajını belirler. Aynı zamanda kaç gün sonra kontrole gidilmesi gerektiğini de belirler. Ancak kaldığım cezaevleri yönetimlerinin kimisini mahkemeye vererek bu kontrollerime gidebildim” diye belirtti.
‘Vücudunda yeni bir hastalık baş gösterdi’
İvrendi, bu hastalığı ile uğraşırken, yeni bir hastalık daha vücudunda baş gösterdi. İvrendi, yakalandığı rahatsızlığı ve geçirdiği o süreci şu sözlerle anlattı:
“2007 Temmuz başında sağ kalçamın üst iç bölümünde ‘anal fistül’ denilen bir yara oldu. Temmuz ayında önce şişti ve daha sonra patladı. 7 Kasım 2008 tarihine kadar kanama devam etti. O zaman zar zor Erzurum Aziziye Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nde ameliyat oldum. Ama bir türlü kapanmadı, faydasını görmedim. En son çareyi kadın pedini kullanmakta buldum. Günde 4-5 kez değiştirerek, kanın çamaşırıma bulaşmasının önledim. Ama bu defa bu hapları kullandığım için yaramın kanaması artıyordu.”
‘Anestezi yapılmadan ameliyat edildim’
Yarasının 2017 tarihinde yeniden şişip, patladığını aktaran İvrendi, yapılan bir dizi tetkik ardından 11 Eylül 2017 tarihinde Eskişehir Devlet Hastanesi’nde ameliyat oldu, ancak iyileşemedi.
Son olarak sevk edildiği Tarsus Hapishanesi’nde, 18 Mayıs sabahı yarasının yeniden patlaması üzerine Tarsus Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İvrendi, hastanede karşılaştığı muameleyi ise “İlk kez çok kötü bir durumla karşılaştım. Doktor geldi, deriyi uyuşturmadan, anestezi yapmadan tutup kesti. Yani canlı canlı ameliyat oldum. Hala pansumanımı yapıyorum” sözleriyle paylaştı.
‘Tahliye başvuruları olumlu sonuçlanmadı’
Kalp, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve anal fistül olmak üzere kronik 4 hastalığı bulunduğunu ekleyen İvrendi, bu rahatsızlıkları nedeniyle tahliye başvurularında bulunup, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda 3 kez sağlık kurulu muayenesinden geçirilmesine rağmen olumlu yanıt almadığını ifade etti.
İvrendi, yine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvurunun ret edildiğini de kaydetti.
‘Hemşireden kelepçeli muayene dayatması’
Hapishane koşullarında her geçen gün ağırlaşan sağlık sorunlarının tedaviye götürüldükleri hastanelerde görev yapan kimi sağlık personellerinin yaklaşımları ile katlandığını söyleyen İvrendi, yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
“16 yıldır kalp hastasıyım, ayda bir kere mutlaka hastaneye gider, INR kontrollerimi yaparım. 24 Nisan 2018 tarihinde yine INR kontrolleri için hastaneye gittim. Eşlik eden askere kolumdaki kelepçeyi açın dedim. Asker de ‘hemşire açın derse açarız’ yanıtı verdi. Ancak hemşireye dönüp, ‘biz mahkûmların elini açmayız’ dedi. Bunun üzerine; ‘bakın hanımefendi ben 16 yıldır Coumadin kullanıyorum. Siz kan aldıktan sonra en az 5 dakika kolumu tutmazsam kanım durmaz her yer kan içinde kalır’ dedim. Ama hemşire ‘Hayır mahkûmun ellerini açmayız’ deyip, karşı çıktı. Ben de ‘mahkûmların sizden daha insan olduğunu bilin’ deyip, tedavi olmadan geldim. Ertesi gün Tarsus Cumhuriyet Başsavcısı’na, Adalet ve Sağlık Bakanlığı’na, durumu izah edip, suç duyurusunda bulundum.
‘Yavaş yavaş öldürüyorlar’
Ola ki kriz geçirdim öldüm. İdare memurun, uzman çavuşun ve hemşirenin ihmalini düşünmez ve görmezden gelir. Hemen bir rapor ayarlanır, ‘Merhum şu tarihlerde hastaneye götürülmüş, tedavisi yapılmış, bir ihmal yoktur…’denilir. Doğrudur hastaneye götürülmüşüm ama tedavi olmamışım. İşte yaklaşık bir buçuk aydır suç duyurusu da yapmışım can güvenliğim yok. Ölüme terk edildiğimi iddia etmişim. Ama bunları ne Cumhuriyet Savcısı’nın ne de Bakanlıkların umurunda değildir. Buna insan pasif ötenazi de diyebiliriz. Yani aktif ve ya pratik ötenaziyi buna bin defa tercih ederim. Hiç değilse bir defa da ölürüm ama bunlar ya da bu durum seni yavaş yavaş öldürür.”